Hani bir Ankara Marşı’mız vardır; Aka Gündüz’ün güftesiyle Halil Bediî Yönetken’in bestelediği:
“Ankara, Ankara güzel Ankara,
Seni görmek ister her bahtı kara.” diye başlayan…
Her gidinin Ankara’sı hey! Türk-Rus savaşına, Balkan savaşına bağrından gençler feda etmiş Ankara… Mondros Ateşkes Antlaşması’nın ardından İngilizler, Fransızlar tarafından kontrol altına alınmak istenmiş de onlara ağızlarının payını vermiş Ankara… Milli mücadele yıllarında ilk başkaldırışın kalesi Ankara… Padişahı ve onun yönetimini tanımadığını belirten telgrafla milli kurtuluş örgütlenmesini açıkça beyan eden Ankara… Türkiye Büyük Millet Meclisinin şerefle açıldığı Ankara… Dört bir yandan yurdumuzu saran düşmanın amansız saldırılarını en kötü koşullarda kadın-erkek, çoluk-çocuk mücadele ederek püskürtüp her yönden yepyeni bir ülke olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olmaya lâyık görülmüş Ankara…
Benim aklıma Ankara deyince hep bunlar gelirdi. Yine geliyor… Geliyor da üstünü kara bulutlar örtüp örtüp duruyor. Ankara, artık her bahtı karanın görmek istediği değil, bahtı kara insanların yaşadığı bir kent oldu. Buna ne kadar yaşamak denirse… Ölümü her an enselerinde hisseden insanlar için. Oysa bir ülkenin başkentinin en güvenilir yer olması gerekmez mi?
Terör saldırısı bir kere oldu diyelim, iki, üç… Nereye kadar? Ankara’yı korku dağlarıyla çevirip, “Bakın biz sizin başkentinizi de bu hale getiririz,” diyenlere karşı yapacak bir şey yok mu başsağlığı, geçmiş olsun dileklerinden başka? Şiddeti, şiddetle kınamaktan başka? Her saldırıda, her patlamada, basmakalıp sözleri art arda sıralamaktan başka?
Hayatının baharında evlatlarımız birer birer teröre kurban giderken sözlerle geçiştirmek… Hani önceki saldırıların failleri nerede? Canlı bomba kendini patlatmadıkça tutuklanamıyorsa(!), bomba yüklü araba hareket ettiği için engel olunamıyorsa bu böyle sürüp gidecek demektir.
Ülkemizde olacaklardan eğer başka bir ülkenin vatandaşıysanız haberiniz olur. Yoksa ölüm gelir sizi bulur… Hayatınızı yönlendirecek bir sınavdan çıkmış, rahatlamış olarak gezerken bir de bakarsınız ki… Her patlamadan sonra konulan yayın yasağı, internette yavaşlama, artık patlamalar kadar beklenen bir durum oldu. Diyorum ya; yabancılar kadar bilgi sahibi olamıyoruz kendi ülkemizden.
Biz bahtı karalar…
Bize bu kara giysileri giymeye reva görenler…
Ülkemde art arda bombalar patlıyor…
Tıpkı şimdi durumları mâlum ülkelerin daha önce yaşadıkları gibi…
“Dur!” denilmezse bizim de sonumuzun öyle olmayacağının garantisini verebiliyor musunuz?
Orada mısınız?
Ankara, sesim geliyor mu?
Ceyda Sevgi Ünal
|