Eskiden beri sokaklardan geçerken çevremdeki evler için içimden neler geçer neler.
Düşünürüm hep; şimdi o evlerde neler oluyor diye. Çekilmiş perdeler ardında her biri kapalı kutu. Belki birinde bir doğum günü kutlanıyor. Veya bir bebek katılmışaileye bir diğerinde. Ya da biri vefat etmiş o haneden. Belki de dayak yiyor kadının biri acımasızca. Ya da tecavüze uğruyor sorgusuzca. Birbirini yiyen çiftin evi belki de orası. Çocukları kalmış arada. Biri hayatına son veriyor belki de o anda başka bir evin bir odasında. Yeni bir yuva kurmak için çalınan bir kız evinin kapısı da olabilir heyecanla. Temizlik vardır baştan aşağı diğer bir evde. Tadilat yapılıyordur her yer ayaktadır bir diğerinde. Bir hasta umutla bakıyordur yatağından kapılara kimbilir hangi evde. Aç yatan çocuklar vardır, “Ne yaparım, daha aybaşına günler var,” diyen babaların olduğu evlerde. Bir gün sonra verilecek partinin telaşındaevler olduğugibi.
Bir de başka evler var. Kırsal kesimdedirler daha çok. Öyle göze batmazlar. Batıncayüreğe batar O EVLER. Anaların yıllardır kafalarında nasıl olacak diye kurduğu yerlerdirO EVLER. Nasıl göndereceğiz oğlumuzu askere düşüncesiyle huzursuz yıllar geçirilen evlerde artık bayraklar asılıdır kocaman kocaman. O EVLER biliniyor sizin, benim,hepimizin tarafından. Hani hep gördüğümüz derme çatma, tek katlı. Tuğla yığını adeta. Bazen de öyle derme çatma ki burada nasıl oturulur dedirtecek kadar… Ne zaman şehit haberi duysak; gençler de aynı, O EVLER de aynı… Sırım gibi, yürekli delikanlılar, yıkıldı yıkılacak O EVLER… Şehit evleri işte O EVLER. Bir kez de ben soruyorum. Nedendir fakirliğin dibine vurmuş evlerden çıkması bu şehitlerimizin? Evin direği diye bakılan yavruların bir daha dönememesi? Artlarından artık dillere pelesenk olmuş, “Başımız sağ olsun. Allah rahmet eylesin. Mekânları cennet olsun.Ailelerine sabırlar versin,” dediğimiz gençlerin ölmemesi için yapılacak bir şey yok mudur?
Şu andan itibaren bıraktım yazımın konusu olan evleri. Canın derdindeyim ben.
Her gün bin kez ölen asker anasının yüreğinin derdinde. Bir lokma bir hırka ile bir damın altında, lüks konutlarda yaşayanlardan belki daha mutlu olan insanlardı onlar.Ama bundan sonra hiç mutlu olamayacaklar. Vuruldular… Oğulları gibi… Hain pusuoğullarını askerde, onları evlerinde vurdu. Oğullarını kurşunla, bombayla. Onları kurşunsuz, bombasız. Ver sarayı şimdi onlara; ne fayda… Ki öyle bir şey yok tabii. Kınarız biz terörü taziyelerimizin sonunda. Olur biter… Sıradaki evlat gelsin…
Daha kaç evlat verilecek bilmek istiyoruz… Buralara nasıl geldik onu da bilmek istiyoruz. Daha doğrusu biliyoruz da bu tırmanışın sonu nereye varacak diye kahroluyoruz.
Bir yandan düşünüyorum;15 Temmuz gibi bir darbe olayını başarıyla atlatan ülkenin insanları ki burada en çok halkın gayreti söz konusudur (Ordunun başarısını hiçbir zaman yadsıyamam tabii ki.) terörle nasıl baş edemiyor? Askerleri kemerle dövenleri, işkence yapanları, öldürenleri ki bu kişiler henüz cezalandırılmadı özellikle davet ediyorum teröristler için de aynı duyarlılığı(!) göstermeye. “Biz Milletiz Türkiye’yi Darbeye Teröre Yedirmeyiz” diye ülkenin bir ucundan bir ucuna asılmış pankartların yüzü suyu hürmetine. Bari “Yedirmeyiz” üslubu çekse dikkatlerini de aşka gelip şöyle bir uzansalar terörün göbek attığı yerlere… Gerçekten onların o gece masum erler üstünde gösterdikleri performansı(!)gerçek suçlular üzerinde göstermelerine de tanık olmak istiyoruz.
Olan benim Mehmetçiğime oldu, oluyor. Vatan için her zaman can feda edilir mi? Edilir… Ama o zamanlar öyle şartlarla yaratılmıştır ki kahrolursun bu şehadet şerbetini içmiş evlatlar için. Bakamazsın sosyal medyada birden karşına çıkan fotoğraflarına. Birilerinin yerine sen utanırsın. İçinden bir şey akar ılık ılık. Ne kadar mahvolsan da haberleri duyunca ateş yakmıştır düştüğü yeri, koyamazsın o ananın yerine hiçbir zaman kendini.
Karşıdakinin gözü artık iyice dönmüştür. Yangın var! Ülkem yanıyor! Nasıl bir su dökülür bilmem ülkemin üstüne ki bu yangın sönsün. Ama anaların yüreğindeki yangın hiç sönmeyecek… Bundan eminim…
Ceyda Sevgi Ünal
|