Yavrularyandı gitti. Sayı falan vermem. Bir can, bir candır…
Birbirlerine sarılmış vaziyette, yangın merdiveninin kapısının önüne yığılmış buldular onları. Öyle ki cesetlerin teşhisi için anne, babalardan DNA örneği alınacak derecede yanmışlardı. Anneleri, babaları, kardeşleriyle sıcak yuvalarında olması gereken yavrulardı onlar. Çaresizlikten o yurttaydılar. Taşımalı eğitim yapılamıyordu köylerinden. Öyle olunca da kim akıllarına girerse onun yurduna yerleştirdi aileleri onları. Okuyacaklar umuduyla. Hem de ücretsiz. İçi ahşap, yerleri halı kaplamaydı yurdun. Yangın merdivenine bakmak akıllarından geçmedi. Ama yangın merdiveni vardı. Hem de en kilitlisinden…
Hem Milli Eğitim Bakanlığı’ndan izinliydi yurt…
İzin verirken neyine baktılar bu yurdun peki? Kaç kez denetlediler?
Tabii hiç olmadı böyle bir şey. Yoksa bu acı yaşanmazdı.
Elektrik kontağı, trafo yüklendi bu kez de ihmalleri üstüne.
Bundan sonrası yavruların defin işlemi için ailelerin yanında olmak, ailelere psikolojik destek, maddi yardım falan diye sıralanır durur. Tabii öncesinde Allah’tan rahmet eylesin sözleriyle mekanlarının cennet olması dilenir. Para yardımı yapılır. Böyledir hep. Ölen öldüğüyle kalır. Onlar bir kez kavrulur. Anaların yüreği ölene kadar…
İş işten geçtikten sonra sorumlular bulunacak, cezalar verilecek…
Neye yarar…
“Ne yapalım kaza işte!” diyenler, gelecek “kaza”lara engel olmak üzere bundan sonrası için denetlemelere ve alınacak önlemlere önem verilmesi için çaba gösterirler mi acaba?
Aladağ ilçesine getirilen kızların köylerine bakıyoruz da fakirlik diz boyu. Hatta bazıları tekrar mahalle sayılan köyler bunlar. İlçeye 25 kilometre uzaklıktalar en az. Ve 300-400 kişi yaşıyor. Hiçbir şey yok köylerinde. Sağlık ocağı, PTT, su şebekesi, kanalizasyon yok. Bazısında ilkokul yok.Yukarıda alınacak önlemlere değinirsek o kadar yollar, 3. köprüler, metrobüsler, deniz altı taşımacılığı, metrolar, yolları kısaltan köprülere harcanan paraların en minik kısmıyla o köylere ve onlar gibi köylere Yeni Türkiye adı altında yatırımlar yapılamaz mı acaba? Hiç olmazsa taşımalı eğitim yapılamaz mı, yapılamaz mıydı? Yoksa hiçbir şey yapılmak istenmiyor da çocuklar böyle yurtlarda mı toplansın isteniyor? Hepimiz bu yurtların cemaat yurtları olduğunu biliyoruz.
Cumhuriyetin ilanından sonraki koşullarda ülkemizin dört yanını demir ağlarla örülmesi gibi yüksek çabayı şimdi küçümseyenler, ülkenin dört yanını örümcek ağı gibi sarmış durumdalar.
Kız çocuklarını çağdaş bir şekilde yetiştirmek için yola çıkan Kardelenler projesinin ne kadar üstün olduğunu böylece bir kez daha anlamış olması gerekiyor herkesin.
Şimdi o es geçilen yangın merdiveninin anahtarı kimdeydi bir kez daha soruyorum. Kim kilitledi, niye kilitledi?
Peki, bu ülkenin anahtarı kimde? Neden bunları yaşıyoruz? Neden sonra kaza, fıtrat, kader başlığı altında toplanıyor bu yaşanan acılar? Özel Eğitim Kurumları Yasası hangi yurtlar için geçerli? Bunlara sebep olanlar nasıl yargılanacak, ne çerçevede cezalandırılacak?
Bu kaçıncı yurt yangını?
Bundan önce yaşananlarda ne cezalar verildi? Neden ders alınmıyor yaşananlardan da yurt yangınlarının isiyle bu ülke daha da karanlığa boğuluyor…
Bilmiyorum daha ne sorayım, ne söyleyeyim…
Üsluplara yöneltilen sıfatlardan acaba hangisine layık görülürüm?
Ceyda Sevgi Ünal
|