Bugün Anneler Günü. Kapitalist düzen, güne önem veriyor gibi görünse de aslında “ANNELİK” gibi ulvi bir kavramın üstünü örtüyor. Biz de bu aldanmayla koşturup duruyoruz ne alacağım, ne yapacağım annelere diye.
Bugün aklıma hemen geliveren anneler var. Günlerdir bu konu, kafamı allak bullak edip, beynimde dolaşıp duruyor. Ağzıma attığım her lokmada aklıma gelen insanların anneleri. Şimdi “Önce açlık grevi yapanlara yanmıyor da yüreğin, annelerine mi yanıyor?” diyen çıkabilir. Açlık grevi yapanlar, belirli bir amaç için ölümü göze alarak bu greve başladılar. Canlarını ortaya koydukları için takdir ederek desteklediğim kadar, muhatap olmak istedikleri çevrelerce hiç umursanmadıklarından onların canlı kalmaları daha önemli bence. Ya onların anneleri? Gördünüz değil mi açlık grevindeki Semih Özakça’nın annesinin oğluna bakışlarını? Nasıl gelsin ona bugün Anneler Günü? “Yeter artık!” diyememenin gözlerine yansıyan çaresizliğini fark ettiniz mi? Artık tehlikeli sınıra yaklaşılan bu açlık grevinde “Evladım elimden gidiyor mu?” yüklü bakışlarını? Açlık grevi yapanların yerine kendimizi koyabiliyor muyuz? Ya göz göre göre eriyen evladını seyretmek zorunda kalan annenin? Kimse kimsenin yerine koyamıyor değil mi kendini? Ne kadar konuşsak da, empati yapsak, yapmak istesek de… Ama o anne evladının yerine tüm benliğiyle koyar kendini. Onun boğazından geçen lokmalar, birer taş parçasıdır iki aydır. Biz onun yerine de kendimizi koyamayız.
Öte yanda şehitlerimizin anneleri… Birkaç gün önce içlerinden biri şöyle diyordu: “Anneler Günü geliyor ama ellerimiz bomboş olacak. Kuzularımız yok artık bizim,” Kınasını yakıp yolladıkları askerlerinin acı haberlerini aldıklarından beri bağrı yanık analar onlar. Bu yangın ki hiç sönmeyecek bir yangın. Dünyayı versen al senin olsun diye, başını çevirmez evladının yerine koymak için o analar. Ölene kadar ıstırap çekecekler. Evlatlarına öbür dünyada kavuştuklarında sönecek ancak yangınları.
Bir de çocukları kaçırılmış, tecavüz edilip öldürülmüş anneler var ki şehit annelerinin durumundan beter yürekleri. Adaletin yerine gelmesiyle bile soğumayacak. Sapık emeller için harcanmış minik hayatların anneleri onlar.
Ve birkaç gün önce hunharca katledilen doğa savaşçıları karı kocanın çocukları, bugün annelerinin yanında olacaklar ya da sesini duymak, kutlamak için onu arayacaklardı. Anneleri de onlardan aldığı enerjiyle mücadelesini daha da arttıracaktı. Kötü insanlar yaşamalarına izin vermediler. Çünkü işlerine gelmedi.
Şimdi benim, “Bu koşullarda, kutlayan kutlasın Anneler Günü’nü,” demekten başka bir şey gelmiyor içimden açıkçası…
Ceyda Sevgi Ünal
|