Düşünüyorum bir ana olarak; oğlum Manisa’da asker ve yolunu dört gözle bekliyorum. Bir de bakıyorum ki zehirlenmiş, arkadaşlarıyla hastanelere düşmüş.
Bir arkadaşı ölüyor. Diğerleriyle oğlum kışlasına dönüyor. Aklım onda. Ne yiyor, ne içiyor? Kim hazırlıyor benim oğlumun yemeklerini? Nereden geliyor yemekler? Ne koşullarda geliyor ki tüm bunlar oluyor?
Kafamda bin bir soru yağmuru devam ederken ikinci, üçüncü zehirlenmelerle çıldırıyorum. Ve dördüncü…
Nasıl olur? Aklım almıyor. Hani onun sevdiği bir yemeği pişirirsin de bir an odasında sanıp “Hadi gel oğlum sofraya,” diye çağıracakken kendine gelir, “Şimdi burada olsaydı da yeseydi,” diye burnunun direği sızlar ya; işte o oğlum, o tırnağının ucu kopsa yüreğimin sızladığı aslan gibi oğlum asker ocağında iki büklüm olmuş yediği yemekle. Haberleri dinliyorum. Artık ne kadar haber alabiliyorsam onlardan da.
İşte amiyane tabirle kafayı yemek demek bu olur bir ana için. En basit iş değil mi askerin karnını doyurmak? Benim bildiğim kışlada mesleği aşçı olan askerler pişirirler yemeği. Yani karavanayı. Orduevlerinin yemeklerini nasıl askerler yapıyor, garsonları nasıl askerse öyle. Yani diyorum ki nasıl oluyor da özel kuruluşlara veriliyor bu yemek işi? Ve zehirlenen onca asker, askeri hastaneler kalktığı için halkla bir arada tedavi ediliyor. Büyük şehirlere kadar yayılmış bu kadar terör ortamı varken hem de. Ne çok asker düşmanı var bilmiyor muyuz?
Hadi ben bir köşe yazarı olarak onu yazmayayım, bunu yazmayayım. Ama bir ana olarak, bir oğul böyle sudan sebeplerle asker ocağında bu hale gelirse susabilir miyim? Elimde MP-5 silahıyla poz verip kafa tutmuyorum burada ben. Sadece soruyorum. Gerçekler çıksın ortaya. Mehmetçik anaları da zaten terör yüzünden diken üstünde otururken bir de en doğal gereksinim olan beslenme yüzünden huzursuz olmasınlar bundan sonra.
Ve askerlerin şikayetleri ne kulak verilsin. Zorla yemek yedirilmeler, olmazsa şiddet. Duyduk bunları canlı canlı ağızlarından askerlerin. Bizim rahat rahat uyumamız için silah altına alınan evlatlarımızın görevlerini yaparken huzurlu olmaları gerekmiyor mu? Niye salmonella gibi bir bakteriyle mücadele etsinler?
Asker ocağına saygımdan terhis olmadan oğlumla ilgili hiçbir fotoğrafı paylaşmayan ben, bir de bakıyorum ki Mehmetçik ellerinde serumlarla, kiminin üstü çıplak sedyelerde, hastane koridorlarında, bahçelerinde bitkin vaziyette. Dost var düşman var. Niye öyle görünsünler, niye o fotoğraflar servis edilsin dünyaya? Tabii ki gerçeklerin üstü örtülmemeli, her şeyden haberi olmalı halkın ama asker de bu duruma hiçbir zaman düşürülmemeli.
Hem de dördüncü kez…
Çocuklarımız sağlıklı değil şu anda, onlarla ilgili aldığımız haberler de…
Olanlardan ders çıkarıp bir daha olmaması için gerekli önlemlerin titizlikle alınması şart.
Dileğim hiçbir askerimizin burnunun bile kanamaması… Hele böyle saçma bir sebeple…
Ceyda Sevgi Ünal
|