On günlük bayram tatilini duyunca son olaylarla bağdaştırdım birden. En son evin bodrumuna inmiş biri olarak o kadar tatilden uzağım ki.
Ama gidenlere de özenmiyor değilim tabii ki. Çünkü deniz severim, o iyot kokusunu severim, tadını tuzunu severim, güneş severim, kum severim, dalgaların sahile vurma sesini severim, gidişlerinde taşların sürükleniş sesini severim, sahildeki mısırcıyı, dondurmacıyı bile severim ben.
Tabii uzun zamandır tatile gitmemiş biri olarak görmemiş olsam da son zamanlarda dişleriyle gündeme oturan o güzel görünüşlü deniz kaplumbağalarını da severim.
“İnsan hiç görmez mi şimdi ayıp ettin!” demeyin. Kaplumbağa gördüm tabii ki. Kim görmemiştir ki o evini sırtında taşıyan dünyadaki tek hayvanı? Ama bu deniz kaplumbağaları bir başka. Kara kaplumbağalarına nazaran büyüklükleriyle önce gözümüze çarpıyorlar. Yüzgeçleri, kafaları, her şeyi çekiyor insanı. Çekiyor derken bazı tipleri tam çekiyor. Hayvanla poz vermek için bin bir eziyet yapıyorlar. Tatile gitmiş ya; doğanın her zerresinin efendisi sanıyor kendini. Yiyip içip çöpünü ardında bırakarak başlıyor ilk başta bu sömürüsüne. Sonra da doğa üyelerine eziyetle. Eline geçeni denize atıp duruyor. Bir de bakıyorsunuz ki bir deniz kaplumbağasının yüzgeçleri denize atılan bir poşetin parçalanmış haliyle, veya bir balıkçının ağıyla sarılıvermiş. Oynatamıyor bile. Böyle bir video seyrettim. Bu durumunu fark eden bir adam, kaplumbağayı teknesine alarak yüzgeçlere dolaşan ağları tek tek kesti. Kaplumbağa nasıl duruyordu biliyor musunuz? Sanki bir kuzuydu. Hani yanlışlıkla bir “Mee,” sesi çıkarsa bizi kandıracak kadar. Kendini tutsak eden bağlarından denizin bağrına inerken ne mutlu, ne özgürlük delisi göründü gözüme.
Ama şu sıralar bizim caretta carettalar ki artık su kaplumbağası demekten vazgeçtim onlara. Onların özel bir adı var değil mi; onları özel kılan, evet bizim caretta carettalar da delirdiler adeta. Önüne geleni ısırıyorlar. Isıranların söylediğine göre dişler de dişmiş ha! Hiç inanasım gelmiyor. Nasıl ısırır o sevimli şey insanları? Onlar için kurulan araştırma ve kurtarma rehabilitasyon merkezinden birinin de inanası gelmemiş, inmiş Caretta’nın yanına. Ve görmüş gününü. İşin uzmanını da yoklamış dişleriyle, yüzgeçleriyle şöyle bir. Adam soluk soluğa kalmış. Üzerinde de simsiyah balık adam giysisi var. E, o zaman neden caretta carettaların açık tenli insanların etini çok sevdiği denizanalarına benzettiği için ısırdığı bilimsel açıklama başlığı altında kasıla kasıla açıklanıyor?
Var bunda bir bit yeniği!
E, var tabii. Hayvanların rahatı yok ki. Zaten nesilleri yok olmak üzere. Yumurtalarını gömmek istiyorlar ki okudum zavallı dişi caretta carettaların her türün dişisi çileyi çektiği gibi yumurtlama süreci çok uzun ve sancılı oluyormuş. Sonra da onları güvenli bir yere saklaması gerekiyormuş. Tipik annelik içgüdüsü. İşte bu üreme zamanında beslenme ihtiyaçları daha çok artarmış gariplerimin. İnsanoğlu rahat vermiyor ki bir türlü. Değil üremesine saygı duymak. onu yok etmek için elinden geleni yapıyor. Fethiye’de kafası sert bir cisimle parçalanmış bir caretta carettanın fotoğrafını gördüm. Boynuna ve yüzgeçlerine parke taşı bağlanarak boğulmuş caretta carettalarıın fotoğrafını gördüğüm gibi.
“Saldırgan caretta carettaları rehabbilize etmemiz gerekiyor,” diyerek rehabilite merkezine almışlar. Bence önce caretta carettalara eziyet edenleri , onları bu hale sokanları rehabilite etmek gerekmiyor mu?
İşte bu on günlük tatilde o hayvancıkların başına neler gelecek acaba?
Nesli tükenmeye yüz tutan caretta carettaların bulundukları yöreye tatile gidecek olanlar acaba kumsalda, gece ışık kullanmadan, ateş yakmadan durabilecekler mi?
Köpeklerinin suya girmesine engel olabilecekler mi?
Kumsala ve denize çöp bırakmadan yapabilecekler mi?
Kumsallardan kum alınmasına, kumların kazılmasına engel olabilecekler mi?
Kumsallarda motorlu taşıtlarla gezmekten, onları sefa yapmak için kumsala, burunlarının dibine kadar getirmekten vaz geçebilecekler mi?
Kıyıda yüzen insanları bile umursamayan sürat tekneleri caretta carettaları düşünüp bir mil açıktan geçecekler mi?
Bu hayvancıkların yumurtlama alanlarına girilmemek gerektiği halde şemsiye, şezlong kullanacaklar mı?
Ağlara takılan caretta carettalara yaşama dönmeleri için yardımcı olabilecek yüreğe sahipler mi?
Görüyorsunuz değil mi aslında rehabiliteye gereksinimi olanlar, caretta carettalar değil, onlara bu dünyayı dar eden insanlar.
Biz hâlâ bayram tatili on gün olsun da turizmcinin yüzü gülsün derdindeyiz…
Ceyda Sevgi Ünal
|