Kilis Yardımlaşma derneği 
 

 

 

 

 

Sevgisiz dostluk olmaz!

Devamı  

 Türkiye'nin tek buz müzesi binlerce ziyaretçi ağırladı

 

 


  

 



 
14 MAYIS'TAKİ SEÇİMLER İÇİN 6 ADIMDA OY

KULLANMA REHBERİ



 
DEVAMI

 

magazin

NEVİN BALTA'NIN SON
KİTABI YAYINLANDI

 Devamı 

CACA OYUNU CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ'NDE


 

 

 

Milli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Temel ile Röportaj 


Klasik Türk müziği sanatçısı, icracı ve bestekar, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, vefatının birinci yılında yad ediliyor.


KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI FİLM ARŞİVİ

 
 
 
  AKPINAR Temmuz 2017 Sayısı
 
 
 AKPINAR Mart 2017 Sayısı
 
 
 
Bir insanlık dersi...
 
 

 Orhan SELEN

Devamı

 

  
Hava Durumu Bilgileri

 
Döviz Kurları

Anket
Anket Seçilmemiş
Diğer Anketler

Ziyaretçiler
Toplam Ziyaretçi :  29938227
Bugün Ziyaretçi :  12161
Aktif Ziyaretçiler :  2677

MERHABA ÇOCUKLUĞUM
 
    Merhaba çocukluğum, hani senli yıllarımda babamın babasının yani dedemin gönderdiği mektupları anımsıyor musun? Baştan aşağı selam dolu iki sayfaydı. Evindeki tüm aile bireyleri, onun ağzından, bizim aile bireylerimize teker teker selam eder, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperlerdi. Ezbere bilirdim neler yazacağını ama her ay özlemle beklerdim. Şimdi sana yazıyorum çocukluğum ben de bu mektubu. Biliyorum ilk kez benden böyle bir mektup alıyorsun. Şaşırdın belki de. Okuyunca sevinir misin, üzülür müsün, ah mı edersin, dizlerini mi döversin, ara ara gülümser misin bilemem tabii. 
 
    Ne kadar “senli yıllar,” desem de sahibim sendin. Aynı benim gibi aslında. Ayten’i bilirsin. O zamanlar oyuncak deyince; sert, kazık gibi duran naylon bebeklerden söz edilirdi. Saçları bile naylondu. O yumuşacık, eli, kolu oynayan, gözleri kapanan, saçları pırıl pırıl, güzel giysili bebekler ülkemize geldiğinde artık oyun oynayamayacak yaşlardaydım. Ayten’im iyi ki o günleri görmeden öldü. Hastalığının nasıl başladığına sen de tanıksın. Önce bir ayağının ucu delindi, sonra diğeri derken… Zaten hiç kapanmayan gözleri açık gitti garibimin. Şimdi düşünüyorum da ben o kaskatı Ayten’in sahibi gibiymişim meğer. Uyu derim uyur, ye derim yer, kalk derim kalkar. Oysa o kaskatı haliyle Ayten’in kıpırdayacak hali mi vardı? Hayal dünyam ne kadar genişti değil mi çocukluğum? Belki de annelik içgüdüsüydü bu; Allah’ın daha doğuştan dişilere verdiği. 
 
    Dualarımızı seninle beraber ederdik hep. Altı yaşıma kadar ne çok “Allah’ım ne olur okula gideyim,” duası ettik.  Neden bu kadar çok gitmek istediğim sonradan ortaya çıktığında sen de benimle başa çıkmakta zorlandın. Okumayı öğrendiğimde evimize giren gazete beni tatmin etmez oldu. O zamanlar eski gazetelerden kese kâğıdı yaparlardı. Çarşıda pazarda hiçbir kese kâğıdını kaçırmaz, içini, dışını okurdum. Senin haberin yok tabii; büyüyünce doğayı mahveden naylon poşetlerle tanıştım. Onlarda okunacak market isimlerinden başka bir şey yok. Ama Reşat Nuri Güntekin’in kaç kez okuduğum, artık ezberlediğim Çalıkuşu romanı gibi romanlarla hayatım renklendi merak etme sen. Roman deyince çocukluğum, hani hayatım roman derler ya; inan yalan değil. Senden sonra benim hayatım romanlık oldu. Hiç aklına gelmezdi değil mi arabalarla yarışırcasına okula giden o minicik kızın hayatının romanlık olacağı… Oldu işte. 
 
    İlkokul öğretmenim, “Bu kızı koleje verin,” dediğinde ailemin özel okula harcayacak parası yoktu ne yazık ki. Böylece yabancı dil öğrenme yeteneğimin boşa harcandığı bir eğitime başlamakla adım attım belki de romanıma… Hadi o zaman ailemin maddi durumu engeldi. Ya liseyi bitirip İngilizce öğretmenliği kazandığım halde gazeteciliği tercih etmeme ne dersin? Bu kez benim hatamdı. Çünkü gezmeyi pek sevmeyen bir ailede büyümüştüm. Her gün, günde dört saatlik yolu olan bir okula gitme fikri hoşuma gitti. Üstelik öğretmen olursam atanacağım şehre gitmeme ailemin izin vermeyeceğini biliyordum.  İşte benim romanımın bam teli burası. Seçilen okul, paralelinde iş hayatı, girilen ortamda yanlış yapılan evlilik… Yazgı dedikleri bu muydu çocukluğum? İngilizce öğretmenliğine gitsem hayatım kim bilir ne yöne sapacaktı? İnsan bir şeylere engel olamıyor mu? Sürüklenip gidiyor mu elinden bir şey gelmeden? Yoksa uzatılan dalları mı görmüyor?
 
    Biz seninle ne yıllar yaşadık. Yarısı evimizin bahçesinde geçti. Hemen hemen hiç sokağa çıkmayan bir çocuktum. Ayten ve köftelerim ünlüydü benim. Toprağı ıslatır ıslatır ellerimin arasında şap şap köfte yapardım hep. Sen de beni seyretmekten hiç bıkmazdın. Hareketsiz bir
kız olduğumdan şap şap diye ellerimi çırpmama bile sevinirdin. Sonra hareketlendim. Bana mıydı nazın deme… İstanbul gibi bir yerde trafik sorunuyla boğuşarak akşama kadar çalışıp bakıcıdan aldığın bebeğinle buz gibi bir eve girmek, o zamanlar kağıt bezler olmadığı için ertesi sabaha yetişecek, yıkanması, kurutulması gereken bezlerle çok geç saatlere kadar haşır neşir olmak, ev işleriyle uğraşmak.. Bebeğime bir dakikamı ayıramayacak kadar hareketlendim inan çocukluğum. Oysaki hayallerimdeki kolu bacağı oynayan, yemek yiyebilen, gözlerini kapatabilen bir bebeğim olmuştu işte. Ayten gibi değildi o.
 
    Biraz önce soğuk bir ev deyince aklıma geldi. Dizlerimi kaç kez yapıştırmıştım sobaya. Yanık izleri büyüdüler tabii ben büyüdükçe. Evimiz, annemin babasından kalma ahşap, eski bir evdi. Rüzgâr bir yandan girer öbür yandan çıkardı. E, ben çok üşüyen bir çocuk, sobalar da yaklaşınca yakan eşyalar olunca… Sen çocukluğum soba, soğuk… Üçünüzden armağan, benimle mezara gidecek dizlerimdeki izler… 
 
    Hep soğuk değildi seninle geçen günlerimiz. Radyo Tiyatrosu dinleyerek geçen perşembe akşamlarımızın sıcaklığını sen de unutamamışındır. Saat 21.00’e gelince bu kez kulağımı yapıştırırdım radyoya. Gözümün önünde canlanır dururdu o seslerin sahipleri, yarattığı ortamlar. Bazılarının benim de ileride başıma geleceğini bilmeden, “Nereden buluyorlar bu konuları?” diye düşünmeden edemezdim. Oysaki hayatın kendisiymiş tüm yazılıp seslendirilenler. 
 
    İki yılımızın ortak sevgilisini de anmadan geçemem seni bulmuşken çocukluğum. Haydi, anımsa desem,  ipucu versem. Gündüz uslu, akşam alevli… Anneannemin gündüzleri bir gelin duvağı gibi üstüne örttüğü danteli kaldırıp önce gazını kontrol edip sonra fitilini yaktığı lambamız… Babam eski evimizin yerine dış sıvasını bile yapamadığı iki göz oda kondurmuştu. Elektrik lükstü o koşullarda bizim için. O yüzden çok sevdik gaz lambasını, babamın karanlığa inat, duvarlara elinin gölgesiyle aksettirdiği kuş şekillerini, kurt şekilleri… Kuşlar uçtu gitti seninle çocukluğum… Ama kurtlar hep kaldılar hayatımda. Sen bilmezsin ne çok kurt vardı. Her an saldırmak, parçalamak isteyen kurtlar. Kadın, erkek… Bir sürüydüler.  Dedikodu, yalan, ihanet, alay, ağızlarına hep salya oldu onların. 
 
    Öyle olunca da o minicik kızın o incecik derisi, hani sobanın yaktığı derisi var ya; kalınlaştı. Kalkan kadar kalınlaştı. Anca öyle karşı durabildi kurtlara. Şimdi bana dokunsan şaşarsın. Dokunma zaten. Bir daha görüşmeyelim seninle. Bu sana ilk ve son mektubum olsun. Hemen darılma ama. Biliyor musun insanların çocukluklarına, hatta bebekliklerine döndüğüne tanık oluyorum iki yıldır. Babama baktıkça onun her yönden hayatının ilk zamanlarına dönüş yaptığını görmek ne acı bilemezsin. Mutlaka babamın çocukluğu, onunla tekrar buluştuğu için mutludur. Çünkü yine yemeklerini püre olarak yiyip, altı bezleniyor. Çoğu şeylere aklı ermiyor. Söylenen bazı şeyleri tekrar edip duruyor. “Yapma!” diyorsun yapıyor. Bazen yemek yememek için inat ediyor, ilacını almamak için inat ettiği gibi. Bazen de n’olur biraz hareket et desen de kundaktaki bir bebek gibi hareketsiz kalmayı yeğliyor. Seversen seviniyor. Azıcık yüzün düşse alınıyor. Sen bir gofret verdiğinde iki elini çırparak çocukluğunu tekrar yaşayan bir yaşlı gördün mü? Ben hep görüyorum. İşte bu yüzden bir daha seninle görüşmeyelim n’olur. Anılarımız hep bizimle, hep canlı kalacak ama inan. Daimi esenlik dilerim sana. Ya da bugün anmama aracı olduğun rahmetli dedemin mektuplarının sonundaki diliyle; bâki selam…
 
Ceyda Sevgi Ünal
 

 

Ekleyen:  Sevgi Ünal
Tarih:  3.10.2017
İzlenme: 
Yazdır:Yazdır
Eklenen Yorumlar 
Sevgi Ünal Yazıları
YAZMIŞ KIŞMIŞSevgi Ünal [ 28.12.2023 Devamı
YETİŞMEK İMKÂNSIZSevgi Ünal [ 14.8.2023 Devamı
KESİLİYORUZSevgi Ünal [ 2.8.2023 Devamı
ÖLÜMÜN DE HAYIRLISI Sevgi Ünal [ 7.4.2023 Devamı
Ölümün de HayırlısıSevgi Ünal [ 23.3.2023 Devamı
UMUT YILISevgi Ünal [ 1.1.2023 Devamı
KIZ DOĞDUSevgi Ünal [ 10.12.2022 Devamı
HAKKI & HAKİYESevgi Ünal [ 20.11.2022 Devamı
HAKKI&HAKİYESevgi Ünal [ 20.11.2022 Devamı
HAKKI&HAKİYESevgi Ünal [ 20.11.2022 Devamı
14. YIL KUTLU OLSUNSevgi Ünal [ 9.11.2022 Devamı
KADINSAN RAHAT YOKSevgi Ünal [ 21.9.2022 Devamı
STETOSKOPLAR KANLANMASIN ARTIKSevgi Ünal [ 12.7.2022 Devamı
PAYANDAMSevgi Ünal [ 19.6.2022 Devamı
ÜÇ HARFLİLERLE ÇALIŞANLARSevgi Ünal [ 14.6.2022 Devamı
ÖLÜMÜN KAREKODUSevgi Ünal [ 26.5.2022 Devamı
23 NİSAN’IMSevgi Ünal [ 23.4.2022 Devamı
BİBER DOLMASISevgi Ünal [ 11.4.2022 Devamı
14 MART TIP SUSKUNLUĞUSevgi Ünal [ 14.3.2022 Devamı
KADINMIŞIMSevgi Ünal [ 7.3.2022 Devamı
REZİDANSTAN MAHALLE ARASINASevgi Ünal [ 22.2.2022 Devamı
REZİDANS KADINIYIM ARTIKSevgi Ünal [ 5.1.2022 Devamı
DİKEN ÜSTÜ Sevgi Ünal [ 14.9.2020 Devamı
CORONALI BAYRAMLARSevgi Ünal [ 29.7.2020 Devamı
GEYİK MUHABBETİSevgi Ünal [ 17.7.2020 Devamı
BEN BİR KORKAĞIM Sevgi Ünal [ 22.6.2020 Devamı
BABALAR EVİMİZİN DİREĞİDİRSevgi Ünal [ 20.6.2020 Devamı
SÜTYENİMDEN YAPSAM Sevgi Ünal [ 8.4.2020 Devamı
SÜTYENİMDEN YAPSAM Sevgi Ünal [ 8.4.2020 Devamı
DEFOL CORONA Sevgi Ünal [ 23.3.2020 Devamı
SUSMA KADINSAN KONUŞMAN GEREKSevgi Ünal [ 8.3.2020 Devamı
YAŞLININ KUM SAATİ Sevgi Ünal [ 6.2.2020 Devamı
KANAL TEDAVİSİ Sevgi Ünal [ 1.1.2020 Devamı
ÖĞRETMEN OLMAKSevgi Ünal [ 24.11.2019 Devamı
BİREBİR ON BİRSevgi Ünal [ 8.11.2019 Devamı
Sayfalar : 1  2  3  4  5  6  7  8  
Yazarlar
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

HEM HER ŞEY DEĞİŞECEK HEMDE TÜRKİYE DEĞİŞMEYECEK
M. Yahya EFE

Dünya Engelliler Günü
Hüseyin TOPRAK

UYAN ŞAHİN UYAN GÖR NELER OLDU…
Harika ÖREN

İnsanlığın Kırmızı Çizgileri
Metin Mercimek

YAŞAM ANLAYIŞIMIZ SEVGİ OLSUN
Belma Demir AKDAĞ

BİR YIL DAHA GİTTİ
Ahmet GÖKSAN

GELECEĞİMİZİN YOLU
Sevgi Ünal

YAZMIŞ KIŞMIŞ
Münevver ÖZCAN

TANIK OL KARAR VER
Dr. İbrahim ATEŞ

ÂŞÛRÂ GÜNÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Nevin BALTA

İzmir İktisat Kongresi 100 Yaşında
Şahika ÖNER

BENİM ANNEM!
Ayten YAVAŞÇA

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Fevziye ŞİMDİ

UMUT
Günseli RUMELİOĞLU

EVRİMİN GÜNCELLENMESi
Yekta Güngör ÖZDEN

Ne günlere kaldık…
Oktay ZERRİN

Anadolu Mektebi Okul Paneli
Arzu KÖK

Gençler!...
Dr. Doğan KUŞMAN

Müslüman mısınız?
Alev YILDIRIMCI

Zaman yok
Handan ÇÖLAŞAN

Bu DÜNYA
Bekir COŞKUN

Yazı bilmem
Orhan SELEN

UNUTKANLIK SALGINI
Elveda TANIK

LEBALEB KONGRE...

>>>>>>>>>>>>>>>>>>
 



 

 


>>>>>>>>>>>>>>>>>
 

 

 

 

Her Hakkı Saklıdır. Efe'ce Haber Gazetesi © 2008 Tasarım : Linear Yazılım

Reklam