25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde seslerini duyurmak isteyen kadınların yürüyüşlerinin engellenmesini anlamak mümkün değil. Tamam, araya fırsatçılar girer diye bir düşünce olabilir ama onu da çok sıkı bir denetimle, çok yakın bir takiple önleme olanağı vardı. Bir maça gönderilen güvenlik güçleri kadarıyla yürüyüşü kordon altına alarak hem içler rahat eder hem de çevredeki “kadın düşmanları”ndan da koruma sağlanarak olay çıkması önlenebilirdi.
Hiç unutmam; rahatça yürüdüğümüz yıllardan birinde slogan atarak yürürken yanımızdan geçen bir adam, “Basacaksın bunlara odunu, bak o zaman gıkları çıkıyor mu?”demişti. Ben adamın örümcek ağı kaplı zihninden ağzına yayılan sözlerini o sırada yanımdaki kadınlara söyleseydim ve dalga dalga yayılsaydı o adamın hali ne olurdu? Ya da kendimi tutamayıp yanıt verseydim…
Konuşma yok, yürüyüş yok, istediğin gibi yazma yok! Peki, biz kadınlar sesimizi nasıl duyuracağız Allah aşkına? Yürüyüşe tekerlekli sandalyesiyle katılan Handan zevkinden mi oradaydı? Kocasının elinden engelli kalarak kurtulmuş(!) yaşam mücadelesinin ortasında bin bir sağlık sorunuyla çocuklarının başında durmaya çabalayan genç bir kadın o. Onun hayatını böyle ipoteklemek hakkını kim verdi o adama?
Onun gibi karısını dokuz yerinden bıçaklayan adam bir daha “yaramazlık” yapmaması kaydıyla sokakta dolaşıyor. 15 sapık, 15 yaşındaki bir kıza uyuşturucu vererek defalarca tecavüz ediyorlar ama birer yıl ceza ile sokağa salıverildiler. Sapık baba, beş çocuğuna yıllarca cinsel istismarda bulunuyor. Üç kızına istismardan zaman aşımı gerekçesiyle ceza almıyor.
Kadının çilesi çocukluğundan başlıyor. Amcasının altı yaşında cinsel istismarına maruz kalan Seda, aklı başına geldiğinde “o zamanlar göğüsleri yok, şehvet uyandırmaz” gibi adeta ensest denen mide bulandırıcı olayı teşvik edercesine susturuldu.
Biz kadınlara neden hep susmak düşüyor? Bize bu kadar şiddet uygulanırken hem de. Bundan güç alan kendini bilmez erkekler daha güçlensin diye mi? Daha çok kadın ölsün diye mi? Ülkemizde geçen yıl 409 kadın öldürüldü. Sadece Eylül ayında 45, Ekim ayında 34 kadın öldürüldü. Bu bir utanç tablosudur.
Artık bu utancın üzerine gitme vakti gelip geçmedi mi?
ÜSTELİK KADIN KADINDIR, BAYAN FALAN DEĞİL!
Ondan önce İNSANDIR!
İki gün sonra yok Anneler Günü, yok Kadınlar Günü diye birer günlüğüne süslü sözlerle uyutamazsınız kadını, uyutamayacaksınız!
Ceyda Sevgi Ünal
|