Geçenlerde oturduğum apartmanın kapısına gelip şifresini tuşladığımda kapı açılmadı. Öylece kalakaldım bir süre. Sonra tekrar tekrar denedim. Olmadı… Şifreyi kullanmaya öyle alışmışım ki anahtar kullanmak neden sonra aklıma geldi. Meğer bozulmuş. Onartıp yeni şifreyi verdi yönetici. Küçüklüğümüzdeki, herkesin evlerinin kapısını açık bıraktığı zamanlar aklıma gelince kendi mülkümüze şifreyle girmek ne kadar saçma geliyor ama ne yapacaksınız devir değişti.
Devir, şifre devri…
Şifre, eskiden olduğu gibi sadece para kasalarında veya James Bond çantalarda kullanılmıyor. Her şey şifreyle…
Hadi bakalım kredi kartınızın şifresini unutun da görelim. Yanarsınız… “Ne olacak bankaya telefon eder yenisini alırım,” diyorsanız daha çok yanarsınız. Allah o telefonları aramaktan korusun herkesi.
Telefonunuz da şifre ister durur. Yoksa onu da açmak imkansızdır şifresiz. 3. pin kodunu da yanlış yazarsanız başınıza geleceği biliyorsunuz.
Kafalarımız şifrelerle dolu. “Hımm, bu şunun şifresiydi canım, şu da onun,” diye kaç kez geçiririm aklımdan. Siz de bence… Bu karışıklık için, her yere aynı şifreyi kullanmak kolaylık olur diye düşünülse de zaten bazen buna olanak olmadığı gibi sakıncalı yönleri de çok tabii ki. Alışveriş sırasında kasadaki elemanın “Şifreniz lütfen,” dediğinde etrafınızdaki tüm bakışlar hatta başlar niye sizin üzerinizden boşuna başka yöne çevrilmiyor. Çok komik bir görüntü çıkıyor ortaya değil mi? Bu duruma şifresi olmayan, temassız kartlarla çözüm bulmak istense de onlardaki sakıncalar da çok fazla.
Sanal dünya zaten şifre cenneti… Önce bilgisayarınıza şifreyle gireceksiniz. Sonra her şey için ayrı bir şifre. Sitelere girişler de öyle. Bir de beğenmezler. Yok, güçlü şifre değilmiş, yok şifremizde şu kadar harf, bilmem kaç tane sayı olacakmış gibi birtakım zorluklarla hep karşı karşıyayız. Şifre yazarsınız; altında yine tekrarını isterler. Herhalde erken bunama olup olmadığımızı kontrol ediyorlar. Bazen de unutup kıvranır durursunuz “Neydi neydi?” diye. Cankurtaran gibi yetişip “Şifreni mi unuttun?” diye sorarlar. Can simidi atılmış gibi sarılıp “Evet,” dediğinizde mail adresinize yeni bir şifre gönderirler. Sanki Orhun Kitabesi yazılarından biri mübarek… Önce onunla gireceksiniz sonra değiştirip yeni bir şifre edinebilirsiniz. Bazen “Lanet olsun!” deyip yarım bırakıverirsiniz işlemi…
O nedenle geçerli şifre bulmak da hüner istiyor. Ama basit olduğu kadar ilginç şifreler de var tabii ki. Örneğin; “123456” gibi… Böyle bir şifreyi kim kullanır demeyin; en popüler şifreymiş meğer. İnsanlar, bilgilerinin siber korsanların eline geçme ihtimali büyük de olsa bu şifreyi kullanmaktan bir türlü vazgeçemiyorlarmış. Belki de şifreye, şifre koymaya içten içe bir isyan mı bu ne dersiniz?
Benim asıl aklıma takılan; bu kadar yoğun şifreli bir yaşamda, Yüksek Hızlı Tren gibi önemli bir ulaşım aracının sinyalizasyon sistemi olmadığı için kılavuz trenle çarpışması ve dokuz kişinin hayatını kaybetmesi… O insanlar, yaşamlarında kullandıkları aletlere ancak şifrelerle girebilirlerken canlarını sinyalizasyon sisteminin olmadığı, yalnız telsizlerle iletişim sağlandığı bir trene emanet ettiklerini bilmiyorlardı.
Ben de bilmiyordum. Belki içinizden çok kişi bilmiyor.
Olsun! Devir şifre devri… Her şeyimiz güvende… Evlerimize bile şifreyle giriyoruz ya…
Ceyda Sevgi Ünal
|