Partiler için halkın nabzını tutmak o kadar zor olmamalı. Hele ki şu anda kendi partisine bağlı belediyelerde. İktidar partisiyle uğraşmaktan vazgeçtim artık. Gerçekten ana muhalefet partisi ne yapmak istiyor anlaşılır gibi değil. Her şeyin tepeden inme olduğunu söyleyerek iktidarı eleştirebilen bir zihniyet, önce kendine dönüp bakmalı. Ben öyle politik laflar, terimler falan söylemeyeceğim. Kardeşim, gez bakalım sokaklarda. Halk ne diyor, ne şikâyeti var, bin pişman mı bu belediye başkanına oy verdiğine, yoksa çok mu memnun? Bir terazile. Sonra diğer adaylara bak. Kaşına gözüne değil tabii. Ne yapmış şimdiye dek? Nerelerde bulunmuş? Hizmetlerinden, çalışmalarından ne kadar övgü almış, memnun kalınmış? Neyine güvenip adaylığını koymuş? Halkın onlar hakkındaki düşünceleri nedir bir sor…
Yok ama her şey tepeden inme. Ya da canı sıkılan partili istifa ediveriyor. Dönüyor falan. Bir bakıyorsunuz bağımsız aday oluyor, bir bakıyorsunuz başka partiye geçiyor. Seçime kadar neler olur bilinmez… Çocuk yuvası halt etmiş. Bu nedir? “Bugünlerin sorumlusu muhalefettir,” derim de kızar dururlar bana. Görün işte bir belediye başkanı seçiminde bile sona giden sonucu. Sona giden sonuç diye bir terim türettim sayelerinde. Yani bu sonuçlarla sonun ne olacağı belli oluyor. İnşallah elde olan belediyeler de kaptırılmaz. Çünkü çoğu seçmen pireye kızıp yorgan yakmak konusunda ısrarlı. Çünkü insanların umutları kırıldı. Güvendikleri dağlara karlar pardon gökdelenler dikildi. Kıyıları talan edildi, peşkeş çekildi. Verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı. Kadının adı sadece sözde komisyonların başlıklarında süs niyetine geçmeye başladı. Hiçbir etkinlikte görülmedi. Zaten içten içe kaynayan bir kazanın saplarına tutunmak isteyen kadınlar düşüverdiler. Allah’tan kazanın dışına…
Şimdi seçim günü hangi iç huzuru ile o oyu o sandığa atabilirim diye düşünüyorum. Bir formül arıyorum doğrusu. Hani herkes ölmüş dedesiyle, ninesiyle karşılaşacak esprisi yapıyor ya da şu çatı katında bile bir mahalle oturur gösteriliyor diye kızıyor ya biz muhalefet partisine oy verecek seçmenlerin de hali işte öyle trajikomik. Aman beteri olmasın derken kendimizin daha fazla oyuncak (buradaki oyuncak sözcüğü hafif oldu ama neyse) yerine konulmasını istemiyoruz. Bizimki aşağı tükürsek sakal, yukarı tükürsek bıyık misali…
Koltuk ne menem şey anlaşılır gibi değil. Yapışan biliyor bence. Yapışınca ayrılamıyorsunuz demek ki. Bazı ilçelerde akbaba gibi bekleyen müteahhit ve emlakçılar şimdiden ellerini ovuşturmaya başladılar bile… Benim oturduğum 80 dairelik blok kırk yıllık. Biliyorum ki başka partiden belediye başkanı seçilse her şey bir güzel değişecek yepyeni bir daireye kısa zamanda kavuşacağım. Ama ben öyle koltuk sevdalıları gibi yeni bir daire için oyumu değiştirmem, amiyane tabirle satmam. Bu tavırların cefasını yine biz çekeceğiz. Devam edenler ise sefa üstüne sefa yapacaklar.
Elimiz mi mahkûm onları seçmeye? Değil tabii ki. Ama biz ilçemizi seviyoruz. Bu saatten sonra güç ama ilçemizin eskisi gibi olmasını istiyoruz. Aynı doğallıkta, serbestlikte, sanatta ileri, eşit koşullarda yaşamak istiyoruz. Bunları bir süredir göremeyince çoğalan küskünlere ne kadar hak vermek istesem de veremiyorum. Bu ülke bizim. Bu il bizim. Bu ilçe bizim. İstesek seçmen olarak öyle güzel bir ders veririz ki ağızları açık kalır öyle bir gecede karar çıkaranların. Ama biz karanlıkların insanları olmak istemiyoruz. Gerçekten aydın, verdiği sözü tutan, bulunduğu makamın getirilerini sonuna kadar ilçesi için kullanacak belediye başkanları görmek istiyoruz. Oyların bölünmesinin diğer tarafın ekmeğine süreceği yağ olduğunu bilmemek için aptal olmak gerekir.
Keşke biraz zahmet edip ilçe sokaklarında dolaşıp halkın nabzı tutulsaydı…
Ama yok! Yapışkan meselesi…
Sonra da yapışkanın lekesiyle uğraşmak, vatandaşın üstüne kalıyor…
Yazık! Çok yazık!
Ceyda Sevgi Ünal
|