Biz artık gün saymaktan bıktık. Oy sayanlar saymaktan bıkmadı. Sabırla sınanmak bu olsa gerek. Bekleyen koruk helva, dut yaprağı atlas olur diye bir atasözümüz vardır. Ama buradaki sabır sadece yeni saymaları doğuruyor. Herhalde Cumhuriyet tarihine geçecek bir seçim sonucu yaşıyoruz. Daha doğrusu bir türlü sonuca uğramayan bir seçim süreci...
Bu arada bir oy bir oydur, her vatandaş bir oydur düsturu unutulmuş, binlerce oy farkı umursanmamış oluyor. Farz edelim ki son başvuruya göre İstanbul’da seçim yinelendi ve bir oyla bir parti kazandı. Ne olacak? Binlerce oyu önemsemeyenler o zaman ne düşünecekler? Veya CHP tıpkı AKP gibi sonuca itiraz edip oyların tekrar sayımını isterse kabul edilecek mi yoksa daha önce de yaşadığımız gibi ret mi edilecek?
Bu iş sinekten yağ çıkarmaya doğru gidiyor. Ne kadar sıksanız o yağın çıkmayacağını herkes bilir. Hayır, hangi partiden olursa olsun vatandaşta bir bıkkınlık yarattı bu durum. Sayıldı tamam derken hadi baştan. Yine tamam derken sil baştan. Say, say, say…
Bu kadar yaydırılan bir seçim sonucu sürecinde seçimin ertesi sabahı yıldırım hızıyla tüm İstanbul’u ulaşım araçlarına varana kadar kuşatan ‘gönül belediyeciliği kazandı teşekkürler” afişlerinin bu durumdaki yerini anlamakta zorlanan vatandaşa hak vermemek elde değil.
Bu arada saymalara da çıkarılan engellemeler de başka bir anlamsızlık. Bugün iki yıl önce yapılmış seçimden ele geçen bazı videoları izleyenler CHP ne yapıyormuş o zamanlar diye düşünmeden edemiyor. Ya da itirazları neden geri çevrildi? Tüm bu sorularla dolu kafalar…
Sokakta halkın nabzını yoklarsak onlar patates, soğan peşinde. Daha bir saat önce bir marketten soğan soran adam kös kös döndü. Zaten ithal soğanlar mikrop yuvası şeklinde… Başka bir ülke böyle bir soğanı hayatta ithal etmez. Bizde “yersen!” deniyor. Öte yandan patates ekimi birçok bölgede yasaklandı, o da ithal hem de olmayacak yerlerden. Bugün malum marketlerden birinde kilosu beş liraya ıspanak buldu diye neredeyse zil takıp oynayacak bir kadına “Neden seviniyorsunuz bu kadar, burası bir tarım ülkesi değil mi? Bu fiyatta mı olmalı ıspanak? Ya da patates, soğanın durumu böyle mi olmalı?” diye sorduğumda “Haklısınız,” demekten başka söyleyecek söz bulamadı tabii ki. Bunlar sadece bir markette gördüklerim. Yani millet karnını doyurmanın peşinde ve niye bu hale düştük sorularını soruyor. Hani önlerinde kışın ortasında patlıcan, salatalık kuyrukları oluşan bazı tanzim satışların değişen belediyelerle kaldırılması da ayrı bir konu…
İstanbul’da seçimler yinelense de sonucun değişmeyeceği, hatta aradaki farkın açılacağı genel bir kanı halk arasında. CHP bu kez hiçbir zaman yapmadığı kadar önlemler alarak girdiği 30 Mart 2019 seçiminden daha fazla önlemler alarak girecektir yeni seçime.
Seçim günü polisleri görevlerine davet ettim. Çünkü bir gün önce akşam başlayan seçim yasağını dinleyen yoktu, her yer muhtarların broşürlerini elimize tutuşturmak isteyenlerle doluydu. Polis uyardı ama dönüşte yine o manzara sürüp duruyordu. Tabii yine telefonlarla kabine girilmesine kimse aldırmadı. Geçmiş seçimlere bakarsak tümünün yinelenmesi gerekiyor aslında. Öyle videolar var, öyle kediler var ki...
Ben oy kullanmayan CHP’lilere kızdığım kadar mazbatasını almış CHP’li belediye başkanlarına da kızıyorum. Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını almasını bekleyebilirlerdi. Ne o öyle hemen şimdiye dek
önceki belediyelerce yapılan usulsüzlükleri ortaya dökmeler, bankamatikçileri ifşa etmeler… Yani insanları bir kat daha telaşa vermenin, korku dağlarını bu kadar yakına çekmenin ne anlamı var değil mi?
Ekrem İmamoğlu’nun üslubunu örnek alarak yazmaya çalıştım aslında. Herkese Ekrem İmamoğlu sabrını, nezaketini ve isminin anlamı “onurlu” olmayı diliyorum. Kendime de tabii ki… Yoksa benim karakterimde ‘Anlayana anlayacağı dilden konuşmak,’ vardır.
|