Zaten seçimi kaybetmiş bir partinin, partilerini düşünerek yeni bir seçim istemesi normal geliyor. Yani kendi aralarında isteyebilirler. Anormal gelen, milletin karar vermesinin tekrar istenmesi.
Millet kararını verdi bir kez.
Değerli okurlarım, bu satırları okuduğunuzda belki de YSK kararını vermiş olacak. Eğer karar, seçimin yinelenmesi olursa sandığa tekrar gideceğiz.
Seçimden sonraki 17 günlük süreci de katacak olursak izlediğimiz videolarda, iktidarda olan partiden şöyle veya böyle yakındıklarını, daha önce oy verdiklerini ama bu seçimde vermediklerini, bir de muhalefet partisinin başkan adayını denemek istediklerini, akıllarının yattıklarını, kucaklayan, ayrıştırmayan karakterini çok beğendiklerini hatta seçim yinelenirse ilkinden daha çok oy almasının kuvvetli olduğunu vatandaşın ağzından birebir duyduk.
Ha, bu videolar da “Özel olarak planlanmış,” denilebilir. Artık alıştık bu sözlere, tavırlara ama gördüğünüz gibi sonuç ortada.
Olmayacak ama ola ki yeni seçimde sonuç değişti; biz vatandaş olarak İBB Meclisi’nden canlı yayının devam etmesini istiyoruz. Şeffaflığa o kadar özlem duyuyormuşuz ki aynı zamanda güven duymaya da; o yüzden izlemeyi bırakıp yerimizden kalkamadık. Sanki biz de görevliydik o Meclis’te.
Bu canlı yayınlardan bir örnek verecek olursak; öğrencilerin ulaşım ücretinin 50 liraya indirilme önerisinin ret oyu aldığını gözlerimiz fincan kadar olmuş izlerken birkaç gün sonra yıllardır 85 lira olarak devam ettirilen ücretin iktidar partisine mensup meclis üyeleri tarafından 40 liraya indirilmesini “Biz indireceğiz!” zihniyetiyle teklif etmesine gözümüzün açılacak alanı kalmadığından sadece “Ya Rabbi sen nelere kadirsin!” diyerek belirli bütçeleri olan öğrencilerin yıllarca aradaki farkı ne diye ödediklerini de merak ettik doğrusu.
Daha neler neler… Şunu da yazmadan geçemeyeceğim. Meğer ilgili birimde üst düzeye ayrı yemek çıkıyormuş. Örneğin biftek gibi… Bunu da hayret ve esefle öğrenmiş olduk.
Kimse bunları inkâr edemez. Çünkü yayın canlı…
Bu süreçte yandaş basın ve sosyal medya rahat durmadı tabii ki. Nasıl bir basın ahlâkları varsa artık iftiralar gırla gitti, gidiyor. Örneğin; hayâli işten atıldı haberleri mi istersiniz, (Hatta çok komiktir; yabancı bir artistin tesettürlü fotoğrafını servis edip ‘tesettürlü diye işten atıldı’ gibi saçmalıklar da var bunların arasında) milyarlarca lirayı iki günde belediyeye zarar ettirdi diye ekranlardan vermelerini mi, sunucu kılıklıların programlarında karşındakini sadece insan olarak görse bile etmemesi gereken ağza alınmayacak hakaretlerle seviyelerini göstermelerini mi ve bu duruma kimsenin müdahale etmemesini mi?
Resmi veya özel toplantılarda İstiklâl Marşı okunurken ayağa kalmaya tenezzül etmeyenlerin hiç eleştiri almadığını biliyoruz. Ama Meclis’te yılların siyasetçisi, onca diploma sahibi, üstelik Atatürk’ün izinde bir Başkan, İstiklâl Marşı’nı yanlış okudu diye -ki seyrettim orada hafif bir harf düşmesi ya da nefesle ilgili bir sorun oluşmuş- ortalığı videolarla ayağa kaldırmaya ne anlam verelim bilmiyoruz.
Ayrıca biz vatandaş olarak hangi kurumda, kim olursa olsun “Bankamatikçi”lere göz yumulmasına karşıyız, hep karşı olacağız. Yetimin hakkını yiyenler ve buna göz yumanlar yastığa başlarını nasıl koyarlar anlaşılmaz bir durum.
Şimdi İstanbul’da su ücretinde %40indirim yapılacak, 0-4 yaş arası çocuklu annelere, 0-12 yaş arası çocuklara ve dini, milli ve resmi bayramlarda herkese ulaşım ücretsiz olacak. Bu atılımları yeni güzelliklerin takip edeceğine eminiz. Yeter ki köstek yerine destek olunsun. İstanbul’un hepimizin İstanbul’u olduğu, İstanbullu olduğumuz hatırlansın.
Bu kadar kısa bir zamanda istenenler, yapılanlar ve köstekleyenler sarmalında biz İstanbullular için YSK’nın vereceği karar, zaten tarihe geçmiş bu belediye seçimini tarihin zeminine iyice oturtacaktır.
Ceyda Sevgi Ünal
|