Tarihten bildiğimiz gibi Vahdettin uzun süre sarayından çıkamayınca tüm zamanlarını Marmara Denizi’ni olduğu gibi gören terasında geçirirmiş. Bu süreçte de kendilerinin izlendiğini bilen balıkçılar, yakaladığı balıkların üçte bir payını sarayın kapısına göz hakkı diye bırakırlarmış.
Göz hakkı derken kul hakkı da önemlidir bakın. Kul hakkını yiyen iflah olmaz. Özellikle de kutsal sayılan günlerde ve saatlerde yenen kul haklarından Allah herkesi korusun. Göz hakkına gelince; bu biraz karışık bir kavram. İçinde karşıdakinin özverisi, göz hakkı diyenin çekememezliği var.
“Çalış senin de olur,” “Adam olsaydın da yapsaydın,” gibi sitemli tümceler bu gibi insanlar ya da topluluklar için kullanılmak üzere kurulmuş sanki. Tabii göz hakkı derken pazardaki kirazda kalan göz gibi basit bir durumdan bahsetmiyorum burada. Konu edilen göz hakkının içinde “gözü kalma” var. Gözü kalma sonucu olmayacak şeyleri gündeme getirmeler var.
Gördük işte; seçim yineleniyor.
Tamam, gözler kaldı, bin bir mazeret uydurup yineleniyor seçim. Ama ortada anlaşılmayan bir durum var.17 gün oy sayma tekrarlarından sonra ulaşılan sonuç trajikomik. Bu seçimde ilk kez bir uygulama yapıldı. Tek zarfla aynı anda dört seçim birden: Belediye başkanı, belediye meclis üyesi, il genel meclis üyesi ve muhtar oy pusulaları bir arada. Şimdi bu dörtlüden sadece birinde şaibe olduğu nasıl söylenebilir?
Özel kuruluşlardan, özel bankalardan sandık görevlisi -bu daha önceki seçimlerde her parti için böyledir, bire bir biliyorum- olanlar o üç pusulanın yanında dördüncüsü zarfa konurken görevlerinin başında değiller miydi? Akşam görevli oldukları sandıklarının sonuçlarını imzalayanlar başkaları mıydı? Tabii burada CHP’nin de AKP sandık görevlilerinin nereden görevlendirildiğini irdelemesi gerekiyordu. Bu ne mantıksızlıktır? Eğer seçim yineleniyorsa tümü yinelenecek ki yapılanların hiç olmazsa ucundan bir tutarlılığı(!) olsun. Ama yok dörtte birde gözler kaldığı için ve tabii diğer pusulalardaki konumlar sağlam olduğu için bu yola başvuruldu.
Böylece İstanbul 45 günlük bir duraklama sürecine girdi. Çünkü yeni sistemle şeffaflıkla ilerleyen, tüm engellemelere karşın öğrencisinden tutun da kundaktaki bebeğine, ev kadınından, emeklisine kadar İstanbulluyu kucaklayıp ferahlatacak atılımlar bir süre askıda kalacak.
Varsın kalsın…
Artık üçte bir pay verme zamanı çoktan geçip tarihe karıştı. Devir, hakkını arama devri. Her türlü engele karşı… O yüzden o dörtte bir, ne göz hakkı denen kavramla, ne de göz kalmalarla kapının önüne konulmayacak.
Bu böyle biline!
Ceyda Sevgi Ünal
|