Dileğimiz yerine geldi. Her şey çok güzel oldu.
Şimdi 31 Mart’tan sonraki yazılı ve görsel basındaki inanılmaz engellemeleri, iftiraları yazmaya kalksam buradan köye yol olur. Söyleyenler utanmadı, artık ben yazmaya utanıyorum.
Sevinçliyiz tabii ki. Hem de çok. Şahsım adına yıllardır “Öyle biri çıksın ki,” dualarımın kabulünün şükründeyim.
31 Mart-23 Haziran aralığından belki milyarlarca kat zor geçecek bir dönem bekliyor İmamoğlu’nu. Hem dışarıdan, hem İBB içinde olacak bu zorlamalar. İki gün öncesine kadar yapılan tehditleri hep beraber dinledik. Zaten on sekiz günde meclis canlı yayınlarında nelere tanık olduk. Seçim sonuçlarının halkın yansıması olduğunu unutup yapılan bazı talihsiz açıklamaları da okuyoruz. Köstek çok fazla ne yazık ki.
Oysa İstanbul’u, İstanbulluyu gerçekten seven “İstanbul aşkına” hareket etmeli.
Etmeliydi ki on sekiz günde yapılabilenler daha önce yapılabilseydi. Partizanlık uğruna her öneriye muhalifler, bundan sonra yapılacaklara engel olmaya kalkmalarının ileride daha çok oy kaybetmelerine sebep olacağın farkına varmalılar mutlaka. 23 Haziran’ı bir de bu bağlamda yani on sekiz günlük süreçle ilintileyerek gözden geçirseler iyi olur.
Bu süreçte halkın nabzını tutan birçok video izledim. Vatandaş, yol, köprü, metro ile fazla ilgilenmiyor. Yapılan yollardan, köprülerden parayla geçmenin bir anlamı olmadığını vurgulayıp duruyor. Asıl derdi, geçim halkın. Pazarda elinde boş fileyle fıldır fıldır dönüyor. Yani “Önce midem!” dedi vatandaş. Sonra kiram, faturalarım. Oyunu da ona göre yönlendirdi. Tabii bir de vicdan sahipleri, yapılan haksızlığa hangi partiden olurlarsa olsunlar razı olamadı.
İstanbul’da oturup da evinden çıkamayan, hatta deniz görmeyen insanlar var. Özellikle kadınlar, çocuklu kadınlar. Onlar için de yeni bir pencere açıldı. Aynı şekilde, İBB’nin yeni yönetiminden zarar görecek daha doğrusu akan muslukları kapanacak şirketler, vakıflar, dernekler, bankamatikçiler, kapıda imamı, itfaiyecisiyle basın açıklaması yapan çalışanlar için de yeni bir dönem başlıyor. Kimileri yeni kaynakları başka mecralarda arayacak, kimileri tükürdüğünü yalayıp kuzu kuzu oturacak. Başkan çok iyi niyetli. “Çalışanın sadece işini hakkıyla yapması önemli bizim için,” diyor. Ardından çevrilecek dolaplar, katakulliler için seçime kadar yaşadığı deneyimle mutlaka önlem alacaktır.
Bir vatandaş olarak, İBB meclis üyelerini 23 Haziran’da oy kullanan halkın yoğun iradesine saygı gösterip İstanbul Belediyesi’ni inatlaşarak değil, alınacak kararlarda oylarını şahsi hırslarının baskısından kurtarmaya çalışıp İstanbul’u, İstanbulluyu gerçekten seviyorlarsa İstanbul aşkını her şeyden üstün tutarak, halkın nabzının yükselmesine fırsat vermeden yönetime katılmaya davet ediyorum.
Çünkü biz huzuru hak ettik artık.
Makam odasında on sekiz gün durabilen, mazbatanın geri alınmasıyla yerinden kaldırılan resimdeki vatandaşı dikkatle dinleyen Atatürk’ümüzü kendine rol model almış bir Başkan’la muhtemelen zor ama her şeyin çok güzel olacağı beş yıllık bir süreç için hepimiz hoş bulduk.
Bu hoşlukta makam arabalarından tutun da şirketlere, vakıflara, derneklere aktarılanları, yapılan israfların her birini öğrenmekte sabırsızlandığımızı da yazmadan geçemeyeceğim.
Yapılacak her şeyin İstanbul aşkına olacağını unutmayalım.
Tabii İstanbul’un ülkemiz için ne kadar anlamlı olduğunu da unutmadan…
Ceyda Sevgi Ünal
|