Bu yazımı o gece yazmaya başlayacaktım aslında o ruh hali ile; artık nasıl yazardım bilmiyorum. Ancak Facebook' taki sayfama yazabildim o an zihnimden akanları. Sonunda göz pınarlarımı zorlayan yaşları daha fazla tutmayı bırakarak. Ruhumun ıslak üşümüşlüğünü yanaklarımda iyice hissederek. Bir yandan da bir yangın kavurdu geçti yüreğimi. Tarifi imkansız bir gece geçirdim. Yattıktan sonra uyuyamamak, kabuslar…
Daha iki gün önce bir görmüştüm fotoğrafını. Bir toplantıda dostlarla hep beraber gülerek poz vermişlerdi objektiflere. Eski resimlerine göre bayağı zayıflamıştı. Birkaç gün önce "iyiyim ben artık. Hızla iyileşiyorum" demişti. "2013 yılında daha da iyileşeceğim." Kötü bir hastalık dadanmıştı vücuduna. Ameliyat olmuş. Bir müddet sonra da düzeldiğine dair haberler almıştık. Hastalığını duyunca benim bitkilere olan merakım olduğundan kendisine mesaj attım. Birtakım tavsiyelerde bulundum. Kendisi de bana hastalığını detaylı anlatan bir mesaj atmış. Ben kendisinin beyefendi, centilmen, kibar bir insan olduğunu hissetmiştim eserlerinde ama mesajlaşmamızdan sonra gerçekten hayran kaldım ve saygı duydum. Ve her yazdığımın sonunda saygımı mutlaka belirtmek istedim kendisine. Kendisi şairdi, yazardı. Her şeyden önce insan gibi insandı. Hani şimdilerde her yerde bulunmayan insanlardan. Onu ne çok sevdiğimi vefat haberini alınca anladım. Sevmişim ben Burhan Günel'i meğerse. Tanışmadan, uzaktan sevmişim. Bir ağabey hasretinde sevmişim.
Birkaç ay önce yazacaklarından, masasının üstünün doluluğundan, düzenlenecek şeylerden bahsediyor çok işi olduğunu anlatıyordu. Hayat böyle işte. Bugün varız yarın yokuz. Bu klişe cümle ne çok anlamlar gizliyor içinde. Eğer arkandan iyi sözler edecek insanlar bırakabiliyorsan zaten sen ölmemiş, yaşıyorsundur. Aynı Burhan ağabeyim gibi. Benim bir iki sohbetimle edindiğim kanıyı şimdi bütün arkadaşlarından, dostlarından duyuyorum. Ne mutlu ona. Yapacakları yazacakları çoktu. Onları yapamayacak, yazamayacak artık belki ama hep yaşayacak gönüllerde. Hem eserleriyle hem kişiliğiyle.
21 Aralık diye bir tantana çıkardılar; zihnimize bir senedir bu tarihi kazıdılar bazı kendini bilmezler. Oh tam kurtulduk rezaletten bu gün de bitti bizim millet balık hafızalıdır zaten dediğim anda duydum vefat haberini. Artık 21 Aralık benim tamamen zihnime kazındı maalesef.
Benim ikinci ailem olan Efece Haber Gazetesi ve okurları ile iyi ve kötü günlerimizi paylaştığımız için yazmadan duramadım bu hislerimi. Aslında bu yazımı 23 Aralık'ta paylaşmak istedim ama bir türlü elim yollamaya da gitmedi nedense. Biraz ruhum şenlensin diye Ottan İşler adlı hikayemi paylaştım. Olmadı, içim huzur bulmadı bir türlü, ben bunu paylaşmalıyım dedim.
Ben Burhan Ağabeyime Allah tan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun. O çok değer verdiği ailesine ve sevenlerine de sabırlar diliyorum. Herkese de onun gibi sevilmek nasip etsin diyorum.
Nurlar içinde yat Burhan Günel…
Burada onun romanlarından, hikaye kitaplarından, denemelerinden, incelemelerinden, aldığı ödüllerden bahsetmedim ama bir şiirini paylaşmak isterim.
KAR ÇIĞLIĞI - Burhan Günel
" Deniz ve mehtap sordular seni "
Moreno ' nun ak köpüklü sesi / Amanos ' tan esip gelen dalgalar / çarpar yıldızlar büyürdü başımda / onyedi yaşın sarhoşluğu aşkın / ayrılığın yediveren günleri /
Hala kurtulamadığım bu şehir / kadar buzlar içinde kalbim / belki ısınır o eski şarkının / rüzgarıyla kim bilir / dağlar mı ses verir / denizler mi özlemin yakısı /
Bir zamanlar kızıl bir kuğu / yaktiydi göğsümün ırmağını / göçmen kuşlar vurgunu / boynunda kaldı dudağım / dinlerken yeniden bu şarkıyı / dokundum sesine saçlarına / o yanık öpüş şimdi buz altında / küçük taneler kuş tüyünden kar / üflesem alev saçar / denizin taşlaştığı yontma aşk devrindenim / Samandağı kıyıları Çevlik kumsal / uçuşuyor Dario ' nun martıları /
İşte kar işte deniz işte hüzün / kanatları kum kirpikleri çiy / sevmek ağır kaldı bu hızlı çağda / suçluyum daha kötüsü yok aramızda / şimdi kar yalnızca kar üşürken kuşlar / deniz ve mehtap sormazlar beni / mümkün değil getirmek sonsuzluğa gideni
|