Hani derler ya "Allah ne muhtaç etsin, ne de eksikliğini göstersin" diye. Hastanelerden bahsediyorum. Yaşanan şartlar sizi oraya sürükleyebilir bir gün. Zordur hayat orada. Bazen pamuk ipliğine bağlıdır. Yaşamla ölüm arası gidip gelinir bir bakarsınız.
İnsan hastaneye düşünce gözü kapıda kalır. Bekler durur ziyaretçileri. Bekler bekler de ziyaretçilerin de çeşidi vardır.
Bazısı yasak olduğu halde gizlice yiyecek sokar içeriye, bazısı gelir pat diye hastanın yatağına oturur. Bazısı da geldi mi gitmek bilmez. Üstelik çenesi de bir düşüktür ki. Hasta dört gözle ziyaretçi beklediğine pişman olur. Onlar gidince daha beter hastalanır.
Tabii bunları durumu biraz daha iyi olan hastalar için söylüyorum. Bilmem kaç saatlik ameliyattan çıkıp da yaşamın kenarlarında dolaşan hasta için öyle değildir vaziyet. Zaten onun kimseyi bekleyecek hali yoktur. Hatta hassas durumu nedeniyle kimse ziyarete gelmemelidir.
Ama olur mu? Öyle insanlar vardır ki bu ziyaretçi sınıfında. Yaptıkları sizde balyoz etkisi uyandırır, onun yüzünden hastaneye düşersiniz. Bu kişi vicdanını rahatlatmak için mi gelmiştir? Yoksa yaptığından pişmandır da bir daha yapmayacağım özrü ile mi gelmiştir? Yoksa "hı bakın, dikkat edin; ben böyle yaparım insanı" demeye mi gelmiştir? Bilinmez… O gelene kadar nalet olsun diyen hasta yakınları da ne yapacağını şaşırır kalır. Hasta da öyle. Geçirdiği ameliyattan daha beter bir sarsıntı geçirir. Neden mi? Kafaları karışır. Nedir bu ya diye. Gelen bir akraba falan değildir. Resmen hastaneye düşmesine sebep olandır. Ve pişkin pişkin karşılarındadır.
Hastanedeki fısıltılar da yükselir durur ziyaretin ardından. Her kafadan bir ses çıkar. Gelseydi, gelmeseydi. Neden geldi? Hani çok kızgındı hastanın yakınları. Neden iki kelime etmediler?
Kazan kaynar… Alır mı ortalığı bir dedikodu…
Hasta unutulur gider…
Diğer hastalar da…
Şartlar gereği hasta olacaklar da…
Bakın hasta ziyareti ne kadar önemli bir şey…
|