Bazı insanlar her ne kadar yalnızlığı seviyorum dese de inanmayın. Bir beraberlik duygusu tırım tırım gezinir hücrelerinde.
Oh be! Der dışarıya karşı. Sonra da ilave eder "ben zaten yalnız değilim ki… Ben, keyfim ve kahyası. Üç kişiyiz biz. Gezeriz, tozarız, yer içeriz; kim karışır bize. Canımız ister bütün gün uyuruz."
Yalnızlığı göklere çıkaran paylaşımlar yapar durur Facebook'da bu kişi.
Kendi de inanır aslında başına gelenlerden sonra bu durumun en iyisi olduğuna.
"Ben yalnız olmalıyım, yalnız kalmalıyım" der. Bir kabuk örer üzerine aldatılmışlıklardan, küskünlüklerden, hayal kırıklıklarından…
Oysa onun da içi gider el ele yürüyen çiftleri gördükçe…
Özenir özenmesine de başını çeviriverir hemen "Allah mesut etsin, bana ne!" diyerek. Ben beceremedim işte hüznü ile. Ardından da sokakta gördüğü her çiftin göründükleri gibi olmadığını hatırlar. Kendisinin vaktiyle tiyatro sanatçısından daha da güzel rol yaptığını, el aleme mutlu görünme pozlarını anımsar. Attığı şen kahkahaların ardındaki içine akan gözyaşlarını… Şükür eder böylece yaşadığı şu anki hayatına. Hatta yatıp kalkıp şükreder.
Ama kahretsin!
Doğanın bir kanunu mudur nedir; iki de bir dürter onu. Böyle olmaz, böyle yaşanılmaz diye. Hınzırca dürter, kandırırcasına dürter. Dürtmekten öteye geçemez de; verir mi insanın içine bir huzursuzluk, bir istek… Kıpırdatsa da bu dürtmeler yalnız yüreği; bastırılmaya çalışılır tabii yüzeye çıkan duygular hemen.
Ta ki bazı şarkılar kulağına kulağına akın edene kadar… İnsafsızdır o şarkılar… Hele içlerinden biri…
Beraber yürüdük biz bu yollarda… Ne menem şarkıysa; gıcığına gıcığınadır mısraları; melodiler alır vurur duvardan duvara…
Ama her ağza da yakışmaz bu şarkı. Bakar ki bizim yalnız vatandaş, önüne gelen mikrofonu kapıp okumuş; şarkının tadı tuzu kalmaz olmuş. Böylece bizim yalnız garip, bir sinirle "ah bu şarkıların gözü kör olsun" diyerek kendi dünyasına döner.
Oh be! Der… Ama diline gelen başka bir şarkıyı da engelleyemez…
Bir daha bu yolları aynı hevesle yürür müyüm…
|