Bizim vatandaş canı sıkılınca gezme olsun diye alışveriş merkezine gider. Nerden biliyorsun derseniz bizzat yaşadım. "Hadi gezmeye gidelim" dendiğinde bir ümitle "nereye?"diye sorardım. Bu kez belki başka bir yere gideriz diye ama ne gezer… Gittiğimiz yer AVM…
Kontrol edilerek giriyorsunuz içeri. Yani güvenli bir yer. Kışın sıcak, yazın serin. Sineması var, yiyecek-içecek mekanları, kuaför, kuru temizleme, giyecek, mefruşat mağazaları. Büyük marketler… Daha birçok mağaza. Saysanız bitmez. Böyle olunca da uzun saatler orada kalabiliyorsunuz. Daha doğrusu saatlerin nasıl geçtiğini anlayamıyorsunuz. Parası olana zaten sorun değil. Ayrıca oradaki mekanlarda çekilen poz poz fotoğraflarla sanal dünyada hava atma söz konusu oluyor bazıları için. Hele bu bir de sosyete muhitindeki AVM olursa…
Cebi boş olana da boş gözlerle dolaşarak vitrinlere bakıp sonra da yorgunluğunu genel alanlardaki banklarda o pırıltılı dünyanın havasını soluyarak atmak iyi geliyor. Bir nevi uyuşturulma gibi bir şey bu. Hem paralı, hem parasız için.
E, vatandaş bu durumdaysa gelsin AVM. Hatta adım başı olsun. Kent demek AVM demek olsun. Ağaçmış falan dinleme. Park da neymiş! Bize AVM lazım. Asırlık sinema falan hak getire. Yık! Dik hemen bir AVM. Hatta AVM yapacağım diye tarihi camiye zarar ver. Onun özelliğini kaybettir. Bir de önüne "yeniden inşa ediyoruz "diye yazarak gerile gerile kocaman kocaman ismini koy.
Bunlar neden oluyor? Çünkü AVM siz yapamıyoruz biz artık. Bağımlılık derecesindeyiz.
Yeni slogan: AVM siz olmaz ağabey!
Dizi ve maçın yanında kullanılan uyku tozlarından biri de AVM oluyor böylece… Üçünün de getirisi çok. Hem cepleri fazlasıyla doluyor hem de yapacaklarını bunlar vasıtasıyla milleti oyalayarak yapmaya devam ediyorlar.
Ne kadar dizi, ne kadar maç, ne kadar AVM o kadar uyku modunda dolaşmak bizimki…
Sevgi ÜNAL
|