Bir aydır bu satırları yazmamak için kendimi frenliyorum. Ha bugün düzelir ha bugün düzelir diye. Yapılan yanlışlardan dönülür diye ama umut yok! Öyle görünüyor, hatta eminim.
Sanatçıların geçirdiğimiz süreçte hiç olmazsa biraz duyarlı olmasını gönül isterdi. Örneğin benim Face sayfamdaki bazı sanatçı arkadaşlarımdan söz edeyim. Gezi olayları başladığında bazı kesimler gibi üç-beş gün sessiz kalacaklarını ümit ettiğim bu sanatçı arkadaşlar insanlar yaralanıp gözlerini kaybederken, öldürülürken kendi eserlerini paylaşmaya devam ettiler. Aynı gezdikleri yerlerin, yedikleri yemeklerin fotoğraflarını paylaşan diğerleri gibi. Gören de bu memlekette hiçbir olay yok güllük gülistanlık her yer zanneder. Diğerlerini hemen arkadaşlıktan çıkardım. Sanata, edebiyata aşığım ya… Ya sabır dedim sanatçıların o durumlarına ki o aralar yirmi küsur senelik arkadaşımla gezi parkı ile ilgili tartışarak sayfamdan çıkarmıştım.
Bir hafta falan geçti baktım bizim sanatçı arkadaşlar penguen belgeseli veren kanallar kadar bile olamayıp bir müddet sonra açıklamada bulunmak ihtiyacı hissettiler nedendir bilinmez. Şöyle diyorlardı " biz sanatçıyız, yalnız sanatımız ilgilendirir bizi. Politikaya girmeyiz" Yani şimdi pireye kızıp yorgan yakacağım ama hani o "tükürülen sanat durumu" vardı ya o sözleri duyunca aynı şeyi söylemek geldi içimden desem yalan olmaz. Gerçekten çok kızgınım. Bu satırları yazarken onlara, sanatlarına laf etmemem lazım biliyorum. Yoksa bazı kişilerin seviyesine düşeceğim. Ama bu sanatçılar yaptıklarının farkında olarak zeytin yağ gibi üste çıkmakta çok usta davrandılar. Haklarını vermek lazım. Tabii ben durur muyum? "Sanatçıların esas bu dönemde göz önünde olmaları gerekir. En büyük sorumluluk sizlerde aslında. Yapacağınız politika olmayacaktır ülkenin içinde yaşadığı durumda. Yanlışınız var" diye cevap yazdım. Tabii beni hemen arkadaşlıktan çıkardılar.
Sanatçı olmak büyük özveri ister. Bu sanatın hangi kolunda icrada bulunursanız bulunun fark etmez. Eline iki boya, iki fırça alan sanatçı olamaz. Önce sanatçı yüreği olacak. Memet Ali Alabora'nın başına gelenlerden sonra korkuyorlar herhalde. Ben fırçalarından kan damlasın demiyorum ki. Zaten ortalık yeteri kadar kana bulandı. "Sanatsız kalan toplumun hayat damarlarından biri kopmuştur" diyerek sanata bu kadar önem veren Atatürk'ün sanatçıları bu kadar duyarsız olamaz. Amiyane tabirle "zaman tam sanatını konuşturma zamanıdır" aslında. Fırçalar daha çok boyaya bulanmalı, tuvaller daha çok coşmalıydı. Ben resim sanatına aşık biri olarak sadece resimden bahsediyorum ama diğer sanat kollarını icra edenler için de aynı görüşteyim. Bu konuda yaşadığım hayal kırıklıkları o kadar fazla ki. Memleketçe sevilen birçok sanatçının gıkı çıkmadı. Ya da abuk subuk konuştular. Olayların nerede geçtiğini bile bilmeyen kişilerin konu hakkında fikir beyan etmelerini yaşamamız kadar traji komik bir şey olamaz.
Bir ilke şahit olduk biliyorsunuz. Taksim Meydanı'nda piyano resitali verildi iki akşam. Üçüncü akşama çıkamadı piyano. Gezi talan, piyano yalan oldu. Kasımpaşa'da bir otoparka kaldırıldı. Karakoldan izin ve yüz altmış lira karşılığı özgürlüğüne kavuşmak üzere.
Sanat kadar birleştirici bir unsur var mıdır? Sanat için harcanan bütçedeki paralar bazılarına boşa gidiyor dönüşü yok gibi geliyor ama harcanan miktar bütçede devede kulak aslında. Sanatın dönüşümünü parayla ölçemezsiniz. Bazı şeylerin karşılığının para olmadığını anlamamayı ben hiç anlayamadım zaten.
Sanattan, sanatçıdan yararlanmak için sanatına hayran olduğumuz kişilerin akıllarına başvurulup il il dolaştırılmaları sonucunda çıkan raporları ve sanatçıların durumlarını gördük. Bu da işin başka bir yönü işte…
|