Değerli okurlarım, tedirginlik duyarak bir önceki yazımda ele aldığım konu, nasıl olduysa ABD tarafından da düşünüldü. Kimyasal silah fabrika ve depolarının hava harekatı ile vurulmasının sivil halka zarar vereceği nihayet akıllarına geldi. Kongreden çıkan 90 gün ve hava hareketi sınırı ile verilen operasyon onayına rağmen şimdi kara harekatı söylemleri gündemde.
.
Ama şöyle… Amerika kendi askerinin kara harekatını yapmasına sıcak bakmıyormuş. İsrail'in yapmasını da muhalifler istemiyormuş. Geriye Türk askeri kalıyormuş. Neyse ki şimdilik bizimkiler buna sıcak bakmıyorlarmış. "Artık analar ağlamayacak" diyen hükümet ileriki günlerde nasıl tavır alınır bilinmez.
.
Zaten hava harekatı bir ihtar niteliğinde olup kimyasal silah ve fabrikaları vurmazsa Suriye bunun intikamını 2012 yılında hatırlattığı gibi almak isteyebilir. Ve kimyasal saldırı misillemesinde bulunabilir. Kime bulunacak? Tabii ki ABD veya Fransa'ya değil. Sınırları çevresinde ABD ile işbirliği yapanlara. Yani öncelikle ülkemize…
.
Yani her halükarda Türkiye tehlikede… Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal durumuna getirildik.
.
"Sınırlı operasyon bize yetmez. Esad rejiminin devrilmesi lazım" diyen bir hükümetimiz var biliyorsunuz. Şu sıralar sınırda gerekli önlemler alınıyor. Türk ordusunun asker, uçak, tank, yerdeki silah sistemleri, deniz araçları, firkateyn, topçu sistemleri sayılarının Suriye'nin elindekilerin kaç katı olduğu açıklanıp duruyor.
.
Yalnız bu kadar atıp tutulurken nasıl oluyor da Esad'ın elindeki kimyasal silah, ABD Dışişleri bakanı John Kerry'nin "saç ve kan örneklerinden kullanıldığı tespit edildi" dediği sarin gazı hesaba katılmıyor?
.
Kafası kızan Suriye sarin gazını Türkiye'ye yönelik kullanırsa ne olur? Zaten bu anlık bir olay. Bunu düşünmek bile insanı mahvediyor. Neye güveniliyor anlamıyorum. Daha şimdiden askerini düşünen ABD'ye mi güveniliyor? Nato'ya mı?
.
Yoksa mangalda kül bırakmayan cinsten malum yerlerinden çıkardıkları gaza mı...
|