Eylül… Severim desem yalan olur. Sebebi de kışa geçiş sinyalleri vermesinden başka bir şey değil aslında. Hoş, insan yaşlanmaya başladıkça kalan günlerini düşünüp her şeyi sevebiliyor ya benim yine de Eylül ve kış sevgim oluşamadı bir türlü.
Fakat Eylül ayı insanların çoğu için özeldir. O melankolik hal beni de cezp eder aslında. Yazın, kışa kur yapmaya başladığı günlerdir onlar. Yaprak yaprak işveleşir yaz kışa. Sarı ve kahverengi oynaşmalarıyla. Eylül bu yüzden çeker kendine insanları diye düşünüyorum. Uhrevi bir hava da vardır günlerinde. Hengamesi de yok değildir hani. Okullar açılır. Trafik daha keşmekeşleşir. Kış için yiyecek hazırlıkları hızlanır. Birazcık da insanı sersem eder Eylül. Ne giyeceğini bilemezsin. Bir bakarsın güneş, bir bakarsın rüzgar, iki dakika sonra bir yağmur. Onun için bir yandan kışlıklar çıkarılırken öte yandan yazlıklarda gözünüz kalır.
Bu Eylül başladığında şairler coştu yine. Doyumsuz şiirler okudum. Huşu içindeydim adeta. Ne yazık ki Eylül yaprak dökümüne başladı. Ard arda geldi ölümler. Unutulmayacak değerlerimiz bir bir gitti. Allah'tan Eylül 31 gün değil. Bitmek bilmeyen Eylül günleri bitsin diye dualar ederken son vuruş da hükümetten geldi. Eylül'ün son günü üstelik günlerden Pazartesi. İki sendrom nasıl atlatılır bilinmez ama birinin atlatılacağını hiç zannetmiyorum.
Zaten biliyorduk. 30 Eylül, 30 Eylül diye günlerdir başımızın eti yendi. Muhalefete devamlı taş atılarak gelecek eleştirilere önceden zemin hazırlandı. Paketin tanımı için yapılan toplantıya bazı muhalif gazete temsilcileri davet edilmeyerek ilk baştan ne kadar demokratik bir tutum içinde bulunulduğu gösterildi.
Demokrasi sözlük anlamında bir ülkedeki tüm vatandaşların, devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu yönetim biçimidir. Yani kısaca halk gücüdür. Siz demokrasiyi dağıttığınız erzaklar gibi pakete sokarsanız üstelik de bunu kapalı kapılar ardında yapıp ardından da "30 Eylül Muhteşem Gün" diye insanlara dayatmaya çalışırsanız zaten baştan demokrasiye darbeyi vurdunuz demektir. Aa, pardon darbe lafını geri alıyorum; o lafa alerjiniz olduğunu unuttum.
Nihayet meşhur paket uzun bir ön konuşmadan sonra açıldı. Pakette çok mavi boncuk var. Dağıtıldığı kadar dağıtıldı. Kim memnun derseniz fikirleri ilk önce alınan Diyarbakır halkının öncelikle istediği şey, iş ve huzur. Özel okullarda yapılacak anadilde eğitim, paraya dayalı olacağı için onlara bir faydası yok. Açık yerlerde güneş batmadan bitmesi gereken toplantı özgürlüğü(!) ilgimi çeken madde oldu doğrusu. Ondan da çok ilgimi çeken madde, nefret suçuna ağır ceza. Kıstas nedir peki nefret olgusunda? Bundan sonra yazdıklarımız nefret kapsamına alınır mı diye bir şüphe doğdu içime doğrusu. Alevilerin beklediği paket, onlara sadece bir üniversitesinin ismi değiştirilme jesti olarak açılırken Romanlara yönelik yatırımlar dikkati çekiyor. Zaten içi dışı bir olan Roman vatandaşlar da bunun seçim yatırımı olduğunu söyleyiverdi hemen. Kamuda ne zamandır gördüğümüz başörtüsünün sanki bundan sonra kamuya gireceği imajı verilmesi de ayrı bir konu. Andımızdan nihayet kurtuluyor Türk ismini duymak istemeyenler.
Ben de inatla NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE diyorum tabii.
Bunlardan başka birkaç başlık daha var pakette. Her biri yoruma açık olan… İleriki günlerde çok konuşacağımız. Bugün bir kez daha anladım ki son günü falan ama ben Eylül'ü sevmemek de haklıyım arkadaş.
|