Hepimiz biliriz; bir toplantıda sessizlik olduğu zaman "kız doğdu herhalde" denir. Bir de ardından pişkin pişkin sırıtılır. Nedeni de öteden beri kız çocuklarının istenmemesi ve doğunca apışıp kalınmasıdır. Bu kadar katı olma diyecekseniz eğer ben kendimden biliyorum. İsmim Murat olarak hazırlanmış. Ben doğunca adsız kalmışım; Allah'tan rahmetli dayımın sevdiği bir kız varmış da; onun ismi olsun deyivermiş. İyi de olmuş. Tabii şimdilerde babam ve annem iyi ki kız olmuşunuz diyorlar; o başka… Zaten artık oranları az da olsa belirli bir kesim kız çocuklarının değerini anlamaya başladı.
Erkek evladı el üstünde tutan zihniyetin yarattığı "kız doğdu herhalde" suskunluğunun sebebi, kız çocuklarının yük olarak kabul edilmesi. Kaç çocuğun var diye sorulan adamın dört çocuğum var bir de kızlar var demesiyle onları yok sayması kadar o kızlar için acı bir şey var mı acaba?
Yük üstlerinden gitsin hem de para kazansınlar diye aileler 15-16 yaşlarındaki kızlarını başlık parası ile satıp evlilik adı altında resmen tecavüze uğratıyorlar. Aslında bu yaşlar daha da aşağıya inebiliyor ama yazmaya elim varmıyor. Türkiye'de her üç evlilikten birinde bir kız çocuğu gelinlik giyiyor. Bu gelin-cikler çocuk anne oluyorlar.
Bu minicik bedenler ardı ardına bebek doğurup onlara bakıyorlar. Daha kendisi çocuk olan kızcağız, kucağındaki yavruya bir anne olarak ne verebilir? Kız çocuklarını küçük yaşta evlendirmek düpedüz bir şiddettir. Annelik gibi kutsal bir olgunun kadın-erkek hakları eşit değildir zihniyetinde boğulmasıdır bu.
Geleceği olmayan annelerin evlatlarının, geleceğinin olması beklenebilir mi? Haydi Kızlar Okula, Baba Beni Okula Gönder ve Kardelenler gibi projeler kız çocuklarının gelinlik giymesine maalesef engel olamıyor. Ekonomik durumu iyi olan aileler bile "yarın öbür gün kocaya varacak" diye onları okula göndermeyerek kızlarının eğitim hakkını ellerinden alıyorlar.
Okula giden kızlarımızdır geleceğin anneleri. Ülkemiz onların yetiştireceği evlatlar ile yükselecektir. Üç çocuk diye tutturanlar anneliği sadece doğurmak sanıyorlar. Nikahlarda gelinin eline tutuşturulan evlilik cüzdanı için " sen daha iyi muhafaza edersin gelin hanım" diyerek güya kadına paye vermekle bitmiyor iş. Son düzenlemeler kadınlara verilen haklar gibi görünse de hamile ve anne olmuş kadınlara işyerlerinin bu kadar tolerans göstermeyeceği aşikar. Tolerans yerine kapıya göstereceklerini çoğu işyeri beyan etti zaten. Yani kadına hak verilip gibi yapılıp dört duvar arası gösteriliyor.
11 Ekim Dünya Kız Çocukları günü. Bir yıldır kutlanıyor bu gün. Kutlanacak ne varsa artık. Kız çocuklarının kız çocuk olarak kalamadığı N.Ç gibi kızlarımızın bilmem kaç kişi tarafından ki bunlar devlet dairesinde çalışanlar tecavüze uğrayıp N.Ç nin böyle isminin baş harflerini yazmak zorunda kaldığımız, tecavüzcülerin salıverilip aslanlar gibi dolaştıkları hatta kız kendi istedi dedikleri bir ülkedeyiz. Bu arada zavallı kız bilmem kaç ameliyat geçirmek zorunda kaldı. Tecavüz edilenlerin bedenlerinin iyileşebileceği düşünen kafaların ruh denen şeyden haberi yok tabii.
Sevgilisi tarafından öldürülüp doğranan Münevver Karabulut'a eğer öldürülmeseydi üniversiteyi bitirip iki çocuk doğurur ve altmışlı yaşlara kadar yaşardı kıstası ile ailesine tazminat verilmesi kararlaştırılan memlekette yaşıyoruz biz. Dün okuduğum bir haberde Taksim'de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na bağlı bir sosyal rehabilitasyon merkezinde yaşları 10-17 arasındaki kız çocuklarına kurumun müdürü tarafından fuhuş yaptırıldığı yazıyordu.
Bu haberler her gün öyle çoğalıyor ki. Peki, buna ne demeli? 4+4+4 dayatması olan bir memlekette Milli Eğitim Bakanlığı 45 yıllık Ortaokullar yönetmeliğini değiştirip nişanlanan öğrencilerin okuldan atılmasını kaldırırsa 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü olmuş veya olmamış. Söyleyin değerli okurlarım ne önemi var?
|