Tüm hazırlıklar tamam. Kalkanlar, bariyerler, TOMA ve onun en boyalısından, can yakıcısından suyu, büyük olasılıkla kullanılacak biber gazı… Ve tabii yanlarında muhteşem inat ile Taksim Meydanı’nda arz-ı endam edecekler o gün. Günlerdir bariyerler Taksim’de, TOMAlarla yapılan provalar Kazlıçeşme’de gözdağı vermeye devam ediyorlar adeta.
Taksim’e gelecek sendikalar kaka, diğerleri cici oldu bir anda. Malum, adı, işine gelmeyenin üstünü çizmek olan bir politika izliyoruz yıllardır. 28 Şubat’ta ve AKP’nin kapatılma durumunda yanlarında olan tutumuyla değer verilen Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a işlerine gelmeyen üslubu yüzünden zaten bir müddet önce atılan çizik, Anayasa Mahkemesi kuruluş yıl dönümünde iyice kalınlaştırıldı.
Halbuki aynı üslup bir müddet önce Twitter yüzünden Anayasa Mahkemesi’ne özellikle Haşim Kılıç’a yönelik olarak kullanılmış, imtiyazlarında olan kararları için saygı duyulmadığı söylenmişti.
Üslup deyince orada duracaksınız…
Biz yıllardır üslup mağduruyuz. En güzel günlerde bile sağa solu fırçalıyan bir üslubun mağdurlarıyız hem de. Ve tabii o meşhur inatın… 1 Mayıs Taksim’de izinli kutlansa hiç kimsenin burnu bile kanamayacak belki. Çünkü daha önce üç kez buna şahit olduk memleketçe. Ya şimdi… Alllah korusun diyebiliyoruz, o kadar… Aynı inat Gezi Parkı olaylarının büyümesine sebep olmadı mı? Kaç kişinin ölümüne, kör kalmasına…
Haşim Kılıç, bir müddet önce Anayasa Mahkemesi bünyesindekilerinin cüppelerine laf atanlara makamının ağırlığı ile cüppenin nasıl kullanılacağını kendilerinin gayet güzel bildiğini anlatmıştır. Yani herkesin her şeyi ben bilirim demeden önce şapkasını önüne koyup düşünmesi gerektiğini… Mesele bu kadar basit… Her şeyi politikaya indirgeyenler bu konuşmayı politik olarak yorumluyorlar. Olayın kırılma noktası Twitter konusu da politik müdahale olarak kabul edilmişti zaten.
Ne yani Anayasa Başkanı da mı ensesine vur lokmasını al konumunda olan sadece terlemeye yatkın olduğu sanılan biri mi olsaydı da üstüne çizgi çekmek yerine makamında pamuklar içinde muhafaza edilseydi?
Tamam, tamam! Üslubu da siz bilirsiniz, inadı da. Ama biz artık bunlardan doğacak sonuçlarla dizlerimizi dövmek istemiyoruz. Ağlayan her ananın gözyaşında o inatın izi olacak; bunu böyle bilin…
Hadi bize bir ters köşe yapın da 1 Mayıs’a beş kala kırın şu inadınızı…
|