Kış uykusundayız…
Bunu yazdım diye şimdi ayağa kalkıp da “bakın kadın hepimizi kış uykusuna yatan canlılara benzetiyor” denilebilir. Oysaki durum tamamen duygusal. Bir ödül haberiyle uyandım ben de.
Tamam, vücudumuz uyanık. Yiyor, içiyor, gezip tozuyor, kavga ediyor. Ama kafa yapımız, zihnimiz, düşüncelerimiz… Yatmışlar bir kış uykusuna uyanmak nedir bilmiyorlar.
Kölelik sisteminin içinde olan madencileri gördük işte. Soma’daki kaza(!) olmasaydı kim uyanacaktı kış uykusundan? O madenciler o hayat şartlarının dişlileri arasında ezilip duracaklardı. Kimse onlara haliniz nicedir demeyecekti. Şimdi o şehitlerin çocukları okutulacak. Onlar ölerek çocuklarını okutmuş olacaklar. Sigortalı iş diye güvenliğin sadece kapısındaki yazıda geçtiği ocağa inmeleri, emekli oldukları halde orada çalışmaları yeterli gelmedi işte. Ya, yaşayan madencilerin ve aynı şartlardaki diğer insanların çocukları… Onların suçu ne? Onlar için kış uykusuna devam…
Nuri Bilge Ceylan Cannes’da Kış Uykusu filmiyle Altın Palmiye Ödülü aldı. Ve aldığı ödülü Gezi olaylarında ölen(öldürülen) gençlere, Soma’da can veren(verdirilen) madencilere adadı.
Görüyorsunuz, Kış Uykusu adlı film yapabilirsiniz ama kış uykusunda değilsinizdir. Neler olduğunun farkına varmak için Nuri Bilge Ceylan olmak da gerekmez. Biraz çevrenize bakmak, kim neden böyle davranıyor diye düşünmek, benim ne eksiğim var, hatta ben neyim, kimim, nasıl biriyim diye düşünmek gerekir. Yani insanlığını sorgulamak. Tabii ilk önce karşınızdakilerin insan olduğunu kabul etmek. Geçmiştir gitmiştir zihniyetinde olmamak…
Nuri Bilge Ceylan’ı tebrik etmek, böyle güzel bir ödülle dış ülkelerde son zamanlarda iyice zedelenen imajımızı tamir ettiği için şükran duymak gerekmez mi?
Bu ne derin bir kış uykusudur…
Sadece heykel yıkmak, sanat merkezi kapatmak, sanat kollarını sınırlamak için ara sıra uyanılan…
|