25 dekardan az olan zeytinlikler araziden sayılıp ona buna peşkeş çekilecek. Zeytinliklerinin çoğunun ortalama 12 dekar olduğu benim güzel ülkem yine bir katliama maruz kalacak. Çıkarılacak kanunla el ayak bağlanacak. Ortada öyle bir yüzsüzlük var ki Tarım Bakanlığı’nın konusu olan zeytin için Sanayi Bakanlığı kanun çıkarmaya yelteniyor. Tabii son zamanların gözdesi torba yasa uygulaması sayesinde. Üstelik de elektrik piyasası kanunu ile zeytinciliğin ıslahı… gibi bir başlık altında. Sadece gösteriş olsun diye televizyonlarda dönen tarımı destekler kamu spotları bu yüzsüzlüğün en büyük göstergesi.
Zeytin ağacının gövdesi bir gariptir, ilginçtir. Kalın olduğu kadar oyuklu, yarıklı, burgulu bir yapısı vardır. Yıllara meydan okumak kolay mı tabii? Öyle böyle değil. 1000 sene yaşıyor bir zeytin ağacı. İşte o gövdelerine bakıp o narin yapraklarına, o her birinde ortalama 9 kalori olan kara bomba misali meyvesine hayret ediyor insan. Ama bazı zihniyetler hayret etmekten çok, göz dikip canına kastediyorlar zeytin ağaçlarının.
Zeytin de peynir gibi ekmekle bütünleşerek soframızda sembolleşmiştir. Yalnız, zeytine salt kahvaltılık gözüyle bakılmamalı. Yaprağından meyvesine, çekirdeğine kadar şifa kaynağı, güzellik iksiridir o. Tabii her güzele, her ağaca bir düşmanlık var ya şimdi de zeytinlikler battı birilerine. Meraları TOKİ yapmak isteyen zihniyetlerin düşüncesinin bu yönde olması insanı pek şaşırtmıyor. Şaşırtmıyor ama endişe artık -deyim cuk oturacak- buramıza kadar geldi. Ve tabii ki sabır katsayımızın da endişemizden bir farkı kalmadı.
Vaktiyle sözde Marshall yardımı çerçevesinde oysaki ellerindeki mısır stokunu eritmek amacıyla Türk halkını mısırözü ve katı yağa yönelten Amerika yüzünden çocukluğumuz o yemeklerle yapılan yağlarla geçti. Daha sonradan ne kadar sağlıksız olduğu kanıtlanan bu yağlar, o zamanki kaç orta yaşlının damarının tıkanmasına, kaç insanın hükümetlerin politikaları yüzünden ölmesine sebep oldu kim bilir? Tabii sökülen on binlerce canım zeytin ağacı da böylece heba olup gitti. Halka zeytinyağının ısındığında kanser yaptığı masalları anlatılmıştı o zamanlar. Hatta halkı zeytinyağından soğutmak için türküler hazırlanmıştı. Zeytinyağının faydasının toplum tarafından iyice kabul edilmeye, tüketiminde son iki senede %100 artış olmaya başladığı günümüzde yine bir katakulli ile ağaçların canına kastediliyor. Zeytinlikler ile ilgili yatırım dahil her türlü karar Zeytinlikleri Koruma Kurulu olarak oluşturulan bir komisyon tarafından yönetilecek. Komisyon dokuz kişi, 7si kamu görevlisi olacak, kararı 5 kişi verecek.
Tabii komisyonda kimler var, kimin nesi, kimin fesi göreceğiz. Daha doğrusu biz ne böyle saçma sapan bir kanun ne de öyle bir komisyon istemiyoruz. 226 kilo/dekar gibi bir oranın olduğu bu tarım sahasını kimselere yedirmez istemiyoruz. İhracatta dünya 2.si olma yolunda ilerlemek bizim hedefimiz. Zeytine 2005 senesinde başlayan desteklemeden aniden niye tornistan edildiğini öğrenmek istiyoruz. Açılan madenlerin ve sanayi yatırımlarının hali hazırda zeytinin kalite ve verimine yaptığı kötü etkiyi görmezden gelmenizin size niye yetmediğini de…
Ben zeytin hastasıyım. Altınoluk’ta kaldığım zamanlar tam olarak beğendiğim bir zeytine rastlayamamıştım bir türlü. Satıcılara sorduğum zaman” piyasada zaten doğru dürüst zeytin yok. İyisi ihraç ediliyor” dediler. Zeytin ve zeytinyağı normalde daha ucuz olması gerekirken ihracatta dünya dördüncüsü olmamız nedeniyle bu kadar pahalı. Belki kalite kalite olan zeytinden her sofraya girebiliyor ama kaliteli bir zeytinyağ için aynı şeyi söylemeyiz. Zeytin ağacı her sene meyve vermez zaten. Bir nazlılık vardır onda. Dedim ya o gövdeye o zarif yapraklar,o muhteşem minik besin fıçısı meselesi. Nasıl nazlanmasın ki kıymetini bilmeyen insanlara… Ama Allah biliyor onun kıymetini, değer veriyor. Hem de Kuran’da adından bahsedecek kadar.
Allah kızdığı insanlara Kuran’da yemin ederken iki meyve üzerine yemin eder. Şöyle ki “andolsun zeytine, incire” diye. Burada zeytin ve incirin nesnel anlamda ele alınmadığını kabul etsek bile onların yemin için Allah tarafından kullanılması önemlidir. Bu besinin kutsallaştırılmışlığını her konuşmasının başında ve sonunda dua edenler neden görmezden gelirler acaba? Hangi meyvenin üstüne böyle bir ant verilmiş? Hani o Allah Allah diyen dilleriniz, kulaklarınız bir ders çıkarmaz mı bu durumdan? Her şeyi dine bağlama diyenler olursa eğer biraz mantıkla da neden bu kadar önem verildiğini görebiliriz. Zeytin ağacı kadim bir ağaç. 6000 senelik asil bir geçmişi var. Rüzgarı sever, eğimi sever. İklim seçiciliği vardır. Belli yörelerin ağacıdır. Zeytin sabır sembolüdür. Sofraya gelene kadar birçok işlemden geçer. İncir, Adem ile Havva zamanından kalmadır ama incir hemen hemen her yerde hiç nazlanmadan resmen fışkıran bir ağacın meyvesidir. Öyle çabuk büyür ki etrafındaki bitkileri hükmü altına alır.
5 kez bu zeytin katliamının yasa tasarısı atlatıldı. Bu 6. oluyor. Bunu da atlatabilirsek çok iyi. Eğer bütün protestolarımıza, direnmemize rağmen atlatamaz, zeytinlikleri kaptırırsak açgözlü insanlara, o güzelim ağaçların yerine binalar dikilirse, maden işletmelerine peşkeş çekilirse, sanayi yatırımı yapılırsa buna sebep olanların ocağına dilerim incir ağacı dikilsin. Zeytinliklerde yaşayan diğer canlıların, geçimini zeytincilikle sağlayanların tabii ki elleri yakanızda olacaktır ahirette bilesiniz…
Peygamberimizin sözüne biraz kulak vermeyi deneseniz nasıl olur acaba? “Kıyamet kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikiniz” der peygamberimiz. Bu hadise dayanarak dünyadaki tüm zeytin ağaçlarından yapılacak sabunların bile sizi AKlamayacağı ortada.
Bir dekarın üzerindeki zeytin ağacı topluluğunu zeytinlik kabul eden AB’ye girmek için milyarlarca fırın ekmek yemeniz lazım sizin ki aç gözleriniz doysun…
Dikkat edin o minik siyah bomba elinizde patlamasın bu kez…
Hadi aklıselim ile size uzatılan bu zeytin dalını geri çevirmeyin…
|