Bazı kuşlar göç ederler biliyorsunuz. Memleketimizde buna sık sık şahit oluruz. Hatta havada leylek görürsek o sene çok gezeceğimizi müjdelediğine inanırız. İnanınca da olur; biliyor musunuz? Gelgelelim biz gezeriz belki de bizim garip göçmen kuşlara rahat yok! Neden? Çünkü Türkiye gibi bir memlekete gelip gidiyorlar. Ve Türkiye’de bazı zihniyetler onları yok sayıyorlar. Doğaya saygısı olmayanın onun bir parçası olan en büyüğü hadi diyelim 4 kiloluk et parçasına mı saygısı olacak? Twitter’dan kalma bir kuş korkusu da var malumunuz…
YHT olarak geçen yüksek hızlı tren Ankara- Eskişehir arasında 250-300 km hızla giderken günde 600 kuşu öldürüveriyor. Ne olacak canım. Allah’ın kuşu değil mi anlayışı hakim. Kuşlar, güzellikleri ve sesleriyle ruhumuzu okşarlarken doğanın dengesini de sağlayan canlılardır. Zaten hangi canlı doğanın dengesine yardımcı değildir ki? Biliyorum şu anda içinizden “insan “diyorsunuz.
Şak şak şak alkışlı açılışlar… Kurdele kesmeler… Makinistlik gösterileri… Sonuç kuş katliamı…
Bu arada sosyal medyada paylaşılan ön camı kan gölü olmuş yüksek hızlı tren fotoğraflarının 2013 senesine ait olduğunu, kuşların zamanla akıllandığını ve göç yollarını yüksek hızlı trene göre değiştirdiklerini ifade eden yazılar okuyoruz. Geçmiş tarihli bu fotoğrafların gezici ve paralelciler ortaklığı ile sosyal medyaya sürüldüğü ifade ediliyor. Trafolara giren kedilere inananlar için uygun ifadeler. Zaten olay geçen sene de olsa olmuş mu; olmuş. Sizin dediğinize göre de uzunca bir zaman sürmüş mü; sürmüş. Göç zamanları günde 600 den kaç kuşu katletmiş kim bilir o tren. Plansızlığınızı, programsızlığınızı örtemezsiniz. Hiçbir olayın vakti geçmiş diye üstü kapatılamaz. O zaman herkes yapsın yapacağını üstünden vakit geçince olay kapansın. Ne güzel!
Avrupa’da böyle abuk bir olay olsa tüm hayvan severler ayağa kalkar. Bizde cılız sesler dışında bir ses duymadım ben. Duyduğum tek şey, kuşların bu duruma alışacakları ve göç yollarını değiştirecekleri. Yok öyle bir şey kardeşim! Kuşlar göç yollarını değiştirmezler… Avrupa’dan söz açılmışken oradaki trenler 500 km hızla gidiyormuş ve daha bir kuş bile öldüğü görülmemiş hızlı tren yüzünden. Ama adamlar ne yapmışlar. Ölçmüşler, biçmişler. En önemlisi düşünmüşler. İyi hoş ben bunu yapıyorum da çevreme bir zarar verir miyim diye. Öyle yol yapacağım diye dalmamışlar kadim üniversitelerin bahçelerine. Kesmemişler olanca ağacı.(Pardon bu anlattığım olayın tarihi de geçti ama kusura bakmayın artık) Köprü yapacağım diye talan etmemişler ortalığı.
Tamam diyelim ki yüksek hızlı tren hikayesi geçen senede kaldı. Bu seneden aynı konu ile örnekleme yaparak devam ediyorum yazıma o zaman. Fark etmeyenler için söylüyorum; göçmen kuşlar canlıdırlar. Uçarlar, yerler, içerler vs. Popolarında motor olmadığı için de göçerlerken yorulurlar ve dinlenmek için mola verirler. Bunun içinde bilmem ne otobüs şirketinin yarım saat yemek ve ihtiyaç molası verdiği tesislere girecek halleri yok herhalde. Ağaç arar garipler, orman arar. Ormanda dişine göre yiyecek arar. Su arar. Ara da bul sen bunları cik cik. Hepsi halledildi 3. köprü uğruna.
Şimdi nereden geldin Ankara-Eskişehir hattından İstanbul’a diyeceksiniz. Geldim, çünkü başka bir göç hattı da 3. köprünün yapıldığı yerden geçiyor. 3. köprü uğruna kesilen on binlerce ağacın yerini şehirleşme o tarafa kayacağı için gökdelen ve kule cehennemi alacak ve o taraflar daha önceki başka yerler gibi betonlaşacak. Ama bu kez o yükseklik konaklama ihtiyacını gideremeyen göçmen kuşların uçma seviyesini de etkileyecek. Hem dinlenemeyip hem de daha yüksekten uçmaya zorlanan kuşlar sayenizde telef olacaklar. İşte, Pavlov’un köpeğiyle karıştırırsanız kuşları sonuç böyle olur.
Gördüğünüz gibi bize önce doğa lazım… Doğa olmadan yaşam olmaz!
Ağaç yok! Orman yok! Kuş yok! Böcek yok! Yağmur yok!
Hortum var; ister misiniz?
Hortum kavramıyla haşır neşir olanlara belki cazip gelebilir ama değiştirin siz anacığım.
Neyi mi?
Kuşların değiştirmeyeceği şeyi…
Rotanızı diyorum rotanızı…
|