Oklava Baklavası-Oklaaç
Adına şiirler, öyküler yazılan, saray sofralarının vazgeçilmezi, damatlar-gelinler-konuklar için özel olarak hazırlanan, bazen oyunların ödülü, bazen rüşvetin en tatlı hali.. Hangisinden başlamalı acaba?
Önce adından başlayalım. Adı, Arapça, bakl, /bakla “bakla gibi kesilmiş” anlamını karşılamakta, bakl-a-vi/baklavi/baklava olarak yaygınlaştığını söylemeye gerek yok herhalde. (1) Kökeni Orta Asya’ya Türklere dayanan tatlının, şimdiki halini alması için uzun bir süre beklememiz gerekmiştir. Orta Asya steplerinde sac üzerinde pişirilen katlanmış veya kırıştırılmış ekmekten ve dövülmüş cevizden, yüz tane kağıt inceliğinde yufkanın fırında pişirilmesi ve şeker şurubu eklenerek hazırlanmasına gelinceye yaşanan serüveni tahmin edebilirsiniz.
Bugünkü bilinen haliyle Türkler tarafından İstanbul’un fethine başlandığı yıllarda yapılmaya başlandığı bilinmektedir. Sarayda rastlanan ilk kaydı 1473 yılının Şaban ayına ait. Ama ne yazık ki Matbah-i Amire defterinde adı geçen tatlının malzemeleri belirtilmemiş. Ama yüzyıl sonra sarayda hazırlanan baklavaların malzemelerini tespit etmek mümkün oluyor. Saray halkı için hazırlanan ramazan baklavasının malzemesi şöyle: bal, sadeyağ,ve yufka. Baklavada yufkaların açılması çok önemli olduğundan, Padişah bir altın lirayı tepsideki baklavaya atarmış yufka gereği gibi ince açılmış ise çıt sesi çıkararak kırılırsa ustasına altın verirmiş (2)
Baklava ile ilgili anlatacak o kadar çok şey var ki..İlk aklıma gelen adlar; Baklavâ-i Acemî ve Baklavâ-i Sultanî, adi baklava, pirinç baklavası, kaymak baklavası, musanna kaymak baklavası, kavun baklavası, pirinç baklavası, cevizli, fıstıklı, fındıklı, bademli kaymaklı baklava, havuç dilimi, üçgen, kare, mekik, dikdörtgen baklava, kuru baklava yalancı baklava.. Günlük sofralardan özel gün sofralarına özel günlerdeki yeri ayrı bir yazısı konusu olmalı bence.. El sanatlarımızdaki yeri başka.. Sözlü kültürümüzdeki yaygınlığı başka.. Paylaşılacak yüzlerce, binlerce yayın, fotoğraf, bilgi, öykü, şiir, mani, gelenek..
Hepsini paylaşamayacağıma göre izninizle baklava ile ilgili bir öyküyü anlatayım size. Öykü sevgili babacığımdan. (3) O da kendi babasından Kemal dedemden dinlemiş..
“Bir davette, hem de ikramın bol olduğu bir davette konuklar tıka basa dolmuşlar. Sofraya en son baklava sinileri gelmiş. Onur konuğu valla çok doydum yiyecek hiç yerim kalmadı demiş. Ev sahibi ısrar etmiş ama konuk doyduğunu yiyemeyeceğini söylüyormuş. Ev sahibi demiş ki: “Şimdi bu sofrada hiç yer yok değil mi?” Herkes onaylamış ev sahibinin sözünü. “Şimdi soframıza Vali Bey gelse ona ‘Sayın Valimiz seni oturtacak hiç yer yok mu diyeceğiz?. Safları sıkıştırıp Vali Beye baş köşeden yer mi açacağız? Baklava da tatlıların valisi tabii ki..’ ”
Bayram yemeğini fazla kaçırıp baklavaya yer kalmadığını düşünürseniz bu öyküyü anımsayıp midenizde bir dilimlik yer açın lütfen.
İyi bayramlar dileğiyle..
Ev Baklavası (Beypazarı)
Malzeme:
3 yumurta
2 su bardağı eritilmiş tereyağ
1 su bardağı su
1 yemek kaşığı yoğurt
Yeteri kadar tuz, malzemenin aldığı kadar un
Hamuru açarken kullanmak için yeteri kadar nişasta
İçi İçin: 2 su bardağı dövülmüş ceviz içi
Şerbet için: 1.5 kg toz şeker, 250 gr su
Hazırlanışı:
Hamur malzemesi bir kaba konur, yoğrulur. Hamur bir süre dinlendirilir. ½ saat kadar dinlendirilen hamur on pazıya ayrılır. Pazılar arada nişasta baklava oklavası yardımıyla ince açılır. Yağlanmış tepsiye yerleştirilir. Beş yufkadan sonra yufkaların arasına iç konur. Yufkalar döşenmeye devam edilir. Yufkaların döşenmesi bittikten sonra baklava dilimi kesilir. Üzerine kızgın yağ dökülür. Ve sıcak fırına sürülür. Fırından çıkarıldıktan sonra ılık hale geldikten sonra şerbeti verilir.
KAYNAKLAR:
1) Eyüpoğlu, İsmet Zeki. Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, Sosyal Yayınlar, 4. Basım İstanbul. 2004, s. 68
2) Işın, Mary Priscilla, Gülbeşeker, Türk Tatlıları Tarihi, Yapı Kredi Yayınları, 1. baskı İstanbul, 2008, s. 235
3) M. Seyfettin Tokuz., 1926 Kilis doğumlu. Akcurun Mahallesi. Babası Kema l Tokuz’dan dinlemiş.
|