Efece Haber Gazetesi

En Sonunda reklamlara da girdi.
Adam karısına bağırıyor:
“Geliyorum aşkitom !”
Başkaları ne yapıyor bilmem ama ben bu reklamı her izleyişimde dolu dizgin sövüyorum.
İnsanın en muhteşem özelliklerinden birisi, hatta bana göre en önemli olan aşk hiç bu kadar ayaklar altına alınmamıştı.
Ayaklar altına alınmakla da yetinilmedi paspas yapıldı.
Ne kadar pislik varsa aşk kavramıyla siliniyor.
Onlar pislikten temizlenemiyor ama aşkı kirletiyorlar.
Türkiye’deki tüm değerleri aşağılama ve yok etme görevini başarıyla yürüten medya da aşkı kirletmek için her rezilliği yapıyor.
Aile kavramındaki bütünlüğü ve ahlakı törpülemek için televizyon dizilerinde evlilik dışı çocuk olgusu işleniyor.
İki dizide rol alıp paraları kapınca Mart kedilerini bile şaşkınlığa çevirecek azgınlıkla ortalığa dökülenlerin çocuklara nasıl örnek olduklarına dönüp bakan yok.
Televizyonlar ve gazeteler toplumun ahlak değerlerini sürekli taciz ediyorlar.
Vajinaları Melih Gökçek’in Ankara’nın girişlerine yaptırdığı kapılara dönmüş fahişelerin her ay değiştirdikleri yatak arkadaşlarını aşk diye duyuruyorlar.
“ falanca yeni aşkıyla filan otelden çıkarken görüntülendi”
Yalama olmuş bedende aşkın ne işi var?
Aşk öylesine ayağa düştü ki, sıradanlaşan bir hitap halini aldı.
Metrolarda, otobüslerde, çarşılarda, parklarda annelerin çocuklarına seslenişlerindeki tuhaflığı kişi fark ediyor?
Köylülükle küçük burjuvalık arasında debelenen zilliler, ağızlarını doldu doldura kız erkek ayırt etmeden çocuklarına “ aşkım” diyorlar.
İnsan çocuğunu aşkım derse bunda bir çarpıklık vardır.
Gelecek yıllardaki ensestin alt yapısını hazırlar.
Oğlum, kızım, yavrum, evladım, çocuğum, canım ya da çocuğun adı her neyse çuvala mı girdi?
“Aşkım “ bir sevgi sözcüğü olarak çocuğa söylendiğinde psikolojik sakıncalarının yanı sıra gösterişe yamanmış bir görgüsüzlük söylemidir.
Aşkın böylesine basitleşmesinin yarattığı hakaret fırtınası ise ayrı bir iç sızlatan durumdur.
Aşk şiirlerine hakaret ediliyor.
Aşk şarkılarına hakaret ediliyor
Aşk romanlarına hakaret ediliyor.
Leyla ile Mecnun’a, Ferhat ile Şirin’e , Yusuf ile Züleyha’ya hakaret ediliyor.
Aşk çok güçlüdür, sonunda kendini kurtarıp temize çıkar.
Bu arada Türk dili de darbe üstüne darbe alıyor.
“Oha oldum” la başlayan kepazelik hızla yayılıyor.
Televizyonlarda her gün onlarca kez “aşkito” kepazeliğini dinliyoruz.
Her yemeğe maydanoz doğramaya meraklı RÜTÜK , ahlak çöküntüsünü hızlandıran dizilere, insanların onurlarıyla dalga geçen sabah programlarına ve bilinçli olarak bozulan Türkçeye ses çıkarmıyor.
21.yüzyıla girerken ülkemizde bozulan ve aksayan çok şey vardı.
2014 yılının son aylarında artık bozulan bir şey kalmadığını, tüm yapıların ve kurumların çürüdüğünü görüyoruz.
Her türlü bozukluk onarılabilir.
Her türlü yanlışlık düzeltilebilir.
Çürümenin ise çaresi yoktur.
Neresinden tutarsanız elinizde kalır.
İktidar sahipleri aymazlık içinde olabilirler ama toplumun çürümüşlüğe boyun eğmesi tarihin her döneminde sonun başlangıcıdır.
Çok basit görünüyor ama eğer “aşkito” ları tepki göstermeden dinlemeyi sürdürürsek 21. Yüzyılın sonunda Türkiye diye bir ülke kalmayacaktır.
Böyle şey olur mu, diyenler yanılırlar.
Bütün devletler sonsuza kadar kalması için kurulurlar.
Tarihle ilgilenmek işte burada önem kazanıyor.
Çağa ayak uyduramayan yani modernleşemeyen her devlet batmıştır.
Aşkito çocuklarından bunları anlamasını bekleyemeyiz.
Bu ülkede normal aile çocukları da var.
Benim de tek umudum onlar..

14 MAYIS'TAKİ SEÇİMLER İÇİN 6 ADIMDA OY

KULLANMA REHBERİ

DEVAMI