Başkent Ankara başlangıçta modern bir kent olmaya adaydı.
Mustafa Kemal böyle olmasını istiyordu.
Cumhuriyet’in başlangıç planları pek tutmadığı için, modernlik konusunda da Başarılı olunamadı.
Beton yapılar, geniş yollar, metrolar, toplu taşım araçları, parklar, AVM’lerin mantar gibi her yerde ortaya çıkması bir kenti modern yapmaz.
Öncelikle kentin yöneticilerinin modern dünya görüşü bulunmalı.
Kentte yaşayanlar da modernliğe yatkın olmalı.
Ankara’da bunların ikisi de yok.
Ankaralı kendisine sunulanı afiyetle yiyor. Hatta “yetmez daha kötüsü olsun” diyor.
Ya da olumsuzluklar ve kendisini rahatsız edenler karşısında susmayı yeğliyor.
Birkaç küçük örnek vereyim:
Zafer çarşısı sökülüp yeniden yapıldı.
Eski çarşının bir sıcaklığı ve anlamı vardı. İkisini de yok ettiler.
Yeni haliyle susuz hamama benzedi.
Sadece görüntü bozukluğu olsa siyah gözlük takar gezeriz.
1-Dükkanlarda havalandırma bulunmuyor. Birkaç esnaf oksijensizliğe bağlı bir krizle ölürse belki havalandırma düşünülür.
2- Çarşı sanki ölüler için. Ankara’nın tarihi kitapçılar çarşısı yalnızlığa terk edilmiş.
Belediyelerin açıklama yapma alışkanlığına her zaman gülmüşümdür. Öyle bir açıklama yaparlar ki içinde konuyla ilgili açıklama yoktur. Şimdi bu konuda da “ çarşının havalandırması vardır” açıklaması gelir.
Dükkanın kapısı kapandığında içine yararı olur mu işte bu açıklama ister.
3-Zafer çarşısının içinde inanları oturup çay içeceği bir yer vardı. Oraları söküp attırlar ve yenisi yer sorunu olmadığı halde yapılmıyor..
4-Çarşını üzerinde büyük bir boşluk var. Orası çay bahçesi olarak kiraya verilse kısa zamanda Ankara’nın en tanınan buluşma yerlerinden biri olur. Belediye de para kazanır.
Ve bir başka sorun:
Ankara’daki otobüs durakları taksilerin işgalinde.
Adamları uyaranlara çok rahat yanıt veriyorlar:“Biz her yerde dururuz”
Ortada ne trafik polisi var ne de zabıta.
Ankara’daki trafik polisleri birden yok oldular. Arada ışıkları da kimse takmıyor.
Trafik de bir kural daha vardır. Kavşaklara, üst geçitlerin yan yollarına, dönüşlere araç park edilmez. Eskiden bu mesafe 30 metreydi ben 10 metreye razıyım.
Oysa tam köşeye araçlar konuyor ve otobüsler dönemiyor.
Kısacası Ankara’nın trafiği ile kim ilgileniyor?
Gelelim belediyenin toplu taşım araçlarına.
Araç şoförleri belediye personeli değiller.
Şirketlerden kiralanıyor ve ortaya salınıyor.
Gidecekleri yolu bilmiyorlar, yolcular tarif ediyor.
Durakları bilmiyorlar yolcular görebilirse koşuyor yoksa en az 30 dakika daha bekliyor.
Son durağa kadar her duraktan geçmek zorunda oldukları halde otobüste yolcu yoksa sona yakın duraklara uğramamak için kestirmeden gidiyorlar ve son durak yönüne gitmek için bekleyenler ağaç oluyor.
Sıhhiye otoparkı neden çalışmıyor. Neden kapalı.
Bunları kimseden duymadım ben yaşadım.
Özetlersek Mansur Başkan Ankara modern bir kent değil.
Bu günkü durumun sorumlusu sen değilsin.
Fakat tüm sorunları çözmeye aklın ve gücün yeter.
Cumhurbaşkanlığı masalları seni başarısız kılmak için planlanmıştır.
Sen Ankara Belediye Başkanısın.
Senden önceki belediye başkanı falan değildi.
Eğer ciddi bir iktidar gelirse kendi ve oğulları ömür boyu cezaevinden çıkamaz.
Bu arada Atlantis okullarına belediyenin arazi bağışladığı söylentisi çok yaygın.
Hani şu lisesine Nevin Gökçek adı verilen ve Melih Gökçek tarafından açılan okullar.
Bu arada ben eski bir belediyeciyim |