Mustafa Kemal Çanakkale zamanın sonsuzluk çizgisinden sonra bile ayrılmayacak ikilidir.
Dünyada yapılmış en görkemli savunma savaşıdır.
O küçücük toprak parçasında 85 bin vatan çocuğu yatıyor..
“İstiklal ve hürriyet benim karakterimdir “ diyen komutanın “size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum” sözlerine uyarak ülkenin başkentini korumak için ölenler yattıkları yerde huzurlular mı?
Tam bağımsız Türkiye’den tam bağımlı Türkiye’ye giden süreçte bu ülkeyi yönetenlerin bir an olsun aklından Çanakkale’de ölen 85 bin şehit geçti mi?
Geçseydi bu gün farklı konumdaydık.
Okul arkadaşım Meral Işık yine çok güzel bir paylaşım yapmış.
Artık ona usta kalem diyeceğim çünkü bunu çoktan kanıtladı.
Katıldığı bir Çanakkale gezisini anlatmış:
*
Kendi gözlemimi anlatıyorum .
Fazla geride olmayan bir tarihte CHP’li hanımları Gelibolu'ya götürüyoruz .
Belediye Meclis üyelerimizin gayreti ile AKP’ li belediyeden iki otobüs temin etmişiz.
Bir de bize yolda rehber verecekler.
Gelibolu'ya yaklaştığımızda rehber otobüsümüze bindi. Biraz sonra bize anlatmaya başladı. Kısa bir şeyler anlattıktan sonra sıra Seyit Onbaşı"ya geldi. 250 kiloluk mermiyi bir sırtlayışta nasıl kaldırıp topun içine koyduğunu anlattı.
Hangi ilahi kuvvetin ona bu gücü verdiğini bize anımsattı..
Bizi heyecanlandırdı. İyi, güzel..
Yol boyunca bize vermesi gereken bilgileri aktardı.
Neredeyse yolculuk bitecek, lâf bir türlü Atatürk'e gelmiyor.
Gökten inen sarıklılar var, Atatürk yok.
Herkes dinliyor. Çoğunluk kadın...
Sabrım taştı.
"Rehber bey, Atatürk bir türlü Çanakkale"ye gelemedi mi hâlâ? Diye soru yönelttim.
Kadınlardan sesler yükselmeye başladı.
Meğer herkes Atatürk'ü merak ediyormuş.
Otobüste toplu itirazlar başladı.
Uzatmayayım. Kadınlar ile rehber arasında hararetli tartışmalardan sonra rehber baktı pabuç pahalı, tavır değiştirdi.
"Madem öyle, size baştan anlatayım dedi. Birçok yerde otobüsten indik.
Ve bize Gelibolu'daki Atatürk'ü o kadar güzel anlattı ki, hepimiz heyecan içinde ve gözlerimiz yaşlı sanki oralarda çarpışan bizmişiz gibi o anları yaşadık.
Çok güzeldi.
Ama itiraz etmeseydik bugün bütün Çanakkale savaşlarını gökten inen sarıklıların yaptığını hayal ederek yaşayacaktık.
*
Bu yazıda geçen “gökten inen sarıklılar” saçmalığı uzun yıllardır yinelenir.
Bu saçmalıkları dinlemek bile Çanakkale şehitlerine hakarettir.
Bunları anlatanlara iki sorum olacak.
Hatta bunları sizler de sorun.
1-Gökten inip düşmanı geri püskürtecek gücünüz vardı da 85 bin gencin ölmesine neden göz yumdunuz?
2-Böyle bir gücünüz vardı da Balkanlar, Galiçya,Yemen,Sarıkamış, Süveyş cephelerinde neden gökten inip düşmanı yok etmediniz?
Bir şarkıda olduğu gibi “daha önceleri neredeydiniz?”
Ülkemizde din tüccarları ya da benim koyduğum tanımla “imansız Müslümanlar” Mustafa Kemal Atatürk’ü karalamaya ve unutturmaya çalışıyorlar.
Çünkü Cumhuriyetten sonra bir süre halkı kandıramadılar ve soyamadılar.
Ancak 11 Kasım 1938’de başlayan karşı devrim günümüzde meyvelerini vermeye başladı.
Öylesine planlı hareket ediliyor ki bir yandan silahlı kuvvetlerin gücü azaltılırken öte yandan eli silah tutan vatan haini Suriyelilerin sayısı bir milyona ulaşıyor.
Türk halkı aptal değildir.
Meral Işık gibileri olduğu sürece birileri Atatürk’e sahip çıkacaktır.
Asla unutulmasın ki inanmış azınlık satılık ve kiralık hainlere dünyayı her zaman dar etmiştir.
|