Dünyada çocukların resmi bayramı olan tek ülke Türkiye'dir.
Bu durumdan onur ve mutluluk duymamız gerekir.
Ben de yıllarca böyle düşündüm.
Esen rüzgarla yelkenimi doldurup hayat denizinde yol aldım.
"Bu gün 23 Nisan, neşe doluyor insan" şarkılarıyla coştuğumuz günleri anımsadım.
Atatürk çocuklara bir bayram hediye etmişti.
Bu bayramı hediye ederken ne demişti acaba ?
“Yılda bir gün çocuklar bayram yapsın. Çocuklar için bol bol nutuk atın.
Yarınlarımızın onlar olduğunu söyleyerek çocukları kandırın.”
Atatürk elbette bunları söylemedi.
Çocuklar Atatürk için gerçekten çok önemliydiler.
Ya sonra ne oldu ?
Çocukların yelkenlerindeki rüzgarı çaldılar.
Devlet bu konudaki görevlerini unutuverdi.
Halkın gelirlerini eşitlemek yerine insanların zekalarını eşitlemeye çalıştı.
Olmayacağı oldurmaya devlet dahil kimsenin gücü yetmez.
Cumhuriyetimiz 100 yaşına basmadan çocuk bayramları hoş bir süs haline getirildi.
Dünyada çocuk bayramı bulunan tek ülke olmak güzeldir.
Eğer öteki çirkinlikler çocuklarımızın üzerine birer karabasan gibi çökmeseler…
Kapkaç yapan çocukların sayısı hızla artıyor, önlenemiyor.
Tinerci çocuklar İstanbul'un yollarında dehşet saçıyorlar, baş edilemiyor.
Kız çocukları bazı bölgelerde 12-13 yaşında evlendirilip, 13- 14’ünde çocuk sahibi oluyorlar.
Bu rezillik engellenemiyor.
76 yaşında salyaları akan bir yaratık 14 yaşındaki kıza cinsel tacizde bulunuyor.
Adam sapıksa bunu yapar fakat asıl iğrenç olan bu rezilliğin yandaş bulup savunulmasıdır..
Aile içi veya dışı tacize uğrayan çocuklar ailelerinden alınabiliyor.
Çocuğu ailesinden alıp yetiştirme yurtlarına verince ne oluyor ki?
Bazı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlarındaki tacizler, tecavüzler, dayaklar gerekli cezayı görmüyor.
Çocuklara kötü davrananlar bulundukları yerden başka yurtlara atanıyorlar.
Bu yapılan ceza mı yoksa ödül mü, açıklayabilecek kimse var mı?
Bu güne kadar yetiştirme yurtlarında ki çocukları taciz eden, döven kaç görevliye hangi cezalar verilmiştir?
Sorumlu bakan bir açıklama yapabilir mi?
Çocuklar dilendiriliyor, dilencilikte kullanılıyor, kimse aldırmıyor.
Çocuklar için “yarınlarımızdır” deniyor ama gelecekleri için hangi yatırım yapılıyor ?
Yol kenarlarında, kavşaklarda mendil satan miniklerin yüzlerindeki acı gülümsemeler mutlu gülüşlere çevrilemiyor.
Eğitim sistemindeki çarpıklık ve sakatlık nedeniyle dershane okul arasında koşarken çocukluklarını yaşayamayan yavruların ruhlarındaki çöküşlere aldırılmıyor.
Annelerin babaların kucağında sabahın köründe yarı uykulu, bazen ağlamaklı kilometrelerce taşınan miniklerin kreş ve bakımevi sorunlarına çare bulunmuyor.
Organ eşkıyası tarafından kaçırılan çocukların izlerinden gidilmiyor.
Çocuklarımız mutlu değiller.
Çocuklarımız umutlu değiller.
Çocuklarımız eziliyorlar.
Çocuklarımız en yakınları tarafından taciz ediliyorlar.
Çocuklarımız ilk öğrenimden başlayarak üniversite bitirene kadar kandırılıyor.
Yetmiyor bir de 23 Nisan’larda uyutuluyor.
Eskiden herkes makam koltuğunu bir kaç dakikalığına bir çocuğa bırakır ve o bir kaç dakika için bile içlerindeki korkuyu yenemediklerinden koltuklarının kenarından tutarlardı.
Çocuk sevmek insanın kendi çocuğunu sevmesiyle sınırlandığında bunun adı "bencillik" olur.
Bir ülkede insan hayatından daha ucuz bir şey yoksa çocuklara değer verilmesi,
onların geleceklerinin planlanması düşünülemez.
Bir Filozof " herkesin en az iki yüzü vardır " demiş.
Bunu söylerken çocuklarımızın geleceğini çalan yüzsüzlerden habersizmiş
Şimdi desem ki : Son 40 yılda çocuklarımız arasından neden dahi çıkmıyor?
Bilal Erdoğan’ı biliyoruz.. Onun dışında birini soruyorum…
|