Devlet, binlerce yıllık toplum yaşamının vazgeçilmez bir üst yapı kurumudur.
Uzun yıllar devletin gereksizliğini savunanlar bile sonunda onun gerekliliğini kabullendiler.
Sadece anarşizmi savunanlar bu konudaki direnmelerini sürdürüyorlar.
Anarşist ve teröristlerin arka bahçelerine bakıldığında ise genellikle bir büyük devletin varlığı görülüyor. Bu çelişkiyi kendileri de açıklayamıyorlar.
Anarşi ve terör ile çözüm bulacaklarını sananlar ciddi boyutta ruh hastalarıdır.
Devletin koruduğu düzen adil değilse, buna da devlet terörizmi deniyor.
Anarşizmin bilinen yüzünün dışında bir de gizli olanı vardır.
Sadece bir yerleri bombalamanın ve insanları öldürmenin anarşizm olarak gündemde tutulması
gizli anarşistlerin hareket alanlarını genişletiyor.
En tehlikeli gizli anarşistler: VERGİ VERMEYENLERDİR.
Bunların devlete ve topluma verdiği zarar bombacılardan fazladır..
Ülkemizde yaşayanlar her şeyi devletten veya yan kuruluşlarından beklerler.
Adamın evinin önü bir karış buz tutmuştur, insanlar kayıp düşmektedirler, ama o büyük bir yüzsüzlükle;
“Belediye gelsin temizlesin,” diyebilmektedir.
Almanya’da evinizin önündeki buzda birisi kayıp sakatlanırsa tüm tedavi masraflarını ödersiniz.
En basit işleri bile devletten, belediyeden bekleyenler, iş vergi ödemeye geldi mi tüm dansözleri imrendirecek kadar güzel kıvırtmaya başlarlar.
Emlak vergisinden KDV’ye kadar kimse vergi ödemek istemez.
Emlakler, vergide gösterildikleri değer üzerinden kamulaştırılabilir diye bir yasa çıkarılsa ev ve dükkan sahiplerinin renkleri hangi tondan morlaşır merak ediyorum.
Alış veriş sırasındaki FİŞ pazarlıkları ise çirkin ve utanç verici.
Hem alıcı, hem satıcı ortaklaşa olarak devleti soyuyorlar.
Aynı şekilde birisi onları soymaya kalksa dünyayı ayağa kaldırırlar.
Örnek istenirse yüzlercesi var ama ben yaşadığım kentten örnek vereceğim.
Ankara mobilyacılarının yoğun olduğu SİTELER ve SİNCAN’da fatura kesenlerin sayısı çok az.
İmalatçılar çoğunlukla eşyaları veya dolapları çalışma saatleri bittikten sonra müşterilerine teslim ediyorlar.
Maliye’nin gezen ekipleri buralara pek uğramıyor.
Bir toplum vergisini ödemezse, hesap sorma hakkını da kazanamaz.
Yurttaş olmanın vazgeçilmez iki temel ölçütü vardır.
OY VERMEK – VERGİ VERMEK
Bunlar yapmayan yurttaş değildir.
Devleti kemiren gizli anarşisttir.
Ulusuna, bayrağına, vatanına ve devletine saygısı yoktur.
Devletten hizmet beklemeye hakkı da yoktur.
Vermeden istemekte direnenlere, yüzsüz diyeceğim ama günümüzde yüzsüzlük asalet unvanına döndü.
Adam trilyonları kaçırıyor ve gülücükler dağıtıyor.
Koro halinde yüzsüz desek ne olacak.
Sağcıların, solcuların peşinde zaman kaybeden devlet hırsızların önlerini kesebilseydi, milli gelir 10 bin doları çoktan geçmişti.
Devlet vergi kaçıranı yakalayacak.
Bizde öyle olmuyor.
Tuttuğunu en ince tüylerine kadar yolmakla kalmıyor, ara sıra ölçüyü kaçırıp
derisini de yüzüyor.
Tutamadığı ise saltanat sürüyor.
Seçim günü sandığa gitmeyenler AKP’den yakınıyorlar.
Oy vermeyenin siyasi uygulamalardan yakınma hakkı yoktur.
Siyasetten korkup uzak durmanın savunulabilir yanları vardır ama oy vermeyenin yurttaşlığı
bile tartışılır.
Kendisine göre parti bulamadığını söyleyenler ise sadece ne kadar salak olduklarını açıklıyorlar.
Hele aydın olduklarını iddia edenlerin oy vermemesi salaklığın da birkaç adım ötesinde
ihanete varan bir durumdur.
Vergi ödemeden ve oy vermeden yaşamanın adına yurttaşlık denemez.
Bu olsa olsa asalaklıktır.
|