Rusya son dönemde dünyayı yöneten babaları kızdıracak faaliyetlerde bulundu. Esed’ın yaptığı katliamlara karşı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Suriye’ye yaptırım uygulanmasını Çin ile beraber veto kullanarak sürekli engelledi. Hatta Esed’ın vatandaşlarına karşı kullandığı gazdan dolayı cezalandırılmasını engelledi. Hatırladığımız gibi Amerika bunu evvelden kırmızı çizgi olarak ilan etmişti.
Bu döneklik Putin’e daha da cesaret kattı ve Rusya Kırım’ı mideye indirdi. Bu da yetmedi ve bu sefer Ukrayna’nın doğusuna göz dikti.
İştahı gittikçe arttı ama evdeki hesabı çarşıya uymadı.
Artık çoğu savaşlar cephede değil ekonomik alanda veriliyor. Rusya askeri açıdan güçlü olsa bile dünya piyasasında satılan ve kullanılan pek kaydı değer ürünü yok. 1.5 trilyon doların üzerinde Gayrı Safi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYH) sahip olan ülkenin, kamu ve özel sektör borçlarının toplamı, GSYH’sinin üçte biri kadar.
Rusya Maliye Bakanlığı'nın verilerine göre ise 2013 yılında ülke gelirlerinin yüzde 50,2'sini ise petrol ve doğalgaz oluşturuyor.
Petrol fiyatları uluslararası piyasalarda belirleniyor ve fiyatlar düştükçe Rusya’nın geliri de azalıyor. Amerika’nın şu anda petrol üretiminde değişik teknikler uygulayıp kendi petrolünü üretmesi ve başta ittifakı Suudi Arabistan’ın üye olduğu Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) petrol arzını azaltmaması fiyatların düşük seviyede seyretmesini sağlıyor.
Amerika ve Avrupa ülkeleri istese petrol arzını kısıtlayacak ve petrol fiyatların düşüşünü durduracak hatta yükseltecek hamleler yapabilirler ama bu şu anda istenilmiyor.
Rusya’ya uygulanan ambargo ve düşük petrol fiyatlarından dolayı ülkenin gidişatı hızlı bir şekilde kötüye gidiyor. Rusya’daki sermaye çıkışı hızlandı ve Rus para birimi Ruble çok yüksek düzeyde değer kaybetti ve yüklü miktarda olan döviz rezervlerleri de hızlıca eriyor.
Rusya Kırım ve Ukrayna konusunda taviz vermez ise önümüzdeki aylarda bu ülkeden para çıkışı ve Ruble’in değer kaybı daha da hızlanabilir.
Rusya muhtemel Çin’in desteğiyle bir süre bu olumsuzluklara dayanabilir ama bu ülkenin iflas bayrağını çekmesi kaçınılmaz gibi.
Bu arada düşük petrol ve gaz fiyatlarından Iran’da olumsuz etkilenecek. Iran nükleer programı sayesinde zaten gözetim altında ve Rusya gibi yüksek döviz rezervi de yok.
Aynı durum Venezuela için de geçerli. Düşük petrol fiyatları bu ülkeleri çok kötü etkiliyor ve etkileyecektir.
Gelelim Türkiye’ye...
Türkiye’de var olan cari açığın baş nedeni yüksek petrol ve gaz ithalatı. Dolaysıyla düşük petrol ve gaz fiyatları Türkiye’ye çok olumlu yansıyacaktır.
Büyük resime baktığımızda ama Rusya’ya oynanan oyun Türkiye’yi maalesef kötü vurabilir.
Amerika, Kanada ve Avrupa’nın Rusya’ya tavrı Türkiye ile Rusya arasında işbirliği ve ticareti kısa vadeli arttırabilir ama öte yandan Rusya’daki vatandaşın alım gücü azaldıkça Türkiye ile yapılan ticaret olumsuz etkilenecektir. Zaten Rus turistler de gelmemeye başladı.
Kaldı ki “müttefik olan büyük abiler” Türkiye’nin Rusya ile sıkı ilişkiler içine girip onlardan ayrı hareket etmesini istemeyeceklerdir.
Çoğu yatırım modellerinde uluslararası yatırımcılar Rusya ve Türkiye’yi aynı kategoride değerlendirdikleri için ürkek para Türkiye’den de kaçacaktır.
T.C. Merkez Bankası döviz satarak kurlara müdahale etmeye çalışıyor ama Türkiye’nin döviz rezervleri Rusya ile karşılaştırıldığında çok düşük seviyede. Kaldı ki Türkiye’de zaten cari açık problemi var.
Amerika’nın büyük bir ihtimalle bu sene faiz arttırmaya başlayacağını da unutmayalım. Bundan dolayı zaten uluslararası yatırımcılar paralarını gelişen ülkelerden çekip Amerika’ya yönlendireceklerdir.
Bu durum kendi para birimi baskı altında olan Rusya ve Türkiye gibi ülkelere para akışını etkileyecektir ve önemli miktarda döviz çıkışına sebep olacaktır.
Bu olumsuz durumu hafifletmenin en önemli silahı faiz artışıdır ama bu silahı Türkiye pek isteyerek kullanmayacaktır. Faizi yükseltmenin bedeli çok yüksek olacaktır; yüksek faiz ortamının olumsuzluklarını hepimiz yaşadık.
Yazımı sonlandırırken bugünün haberle bakayım dedim ve karşıma çıkan haber şu: “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) yüzde 11,7 olan yabancı para ortalama zorunlu karşılık oranını yüzde 12,8 seviyesine yükseltti.”
Demek ki yetkililer de dövizdeki ateşin büyüdüğünün farkında. Bu karar döviz rezervine marjinal olumlu etki yapsa da ve bankaları az da olsa finans piyasalarında herhangi bir olumsuz duruma karşı daha tedbirli hale getirse de doların yükselmesine kanımca pek engel olmayacak. Bu arada önümüzdeki dönem borsada banka hisseleri de olumsuz etkilenebilir.
Bekleyelim ve görelim...
|