Evet, maalesef dünyanın nüfusu artıyor ve bu durum yakın zamanda insanlık için büyük bir hüsranı beraberinde getirebilir.
Alttaki grafiğe bir göz atalım:
Grafikte görüldüğü gibi dünyada yaklaşık 2000 yıl boyunca gerçekleşen nüfus artışı 3 milyara tekabül ediyor. Dikkat çeken su: Yalnız son 50 senedeki nüfus artışı 4 milyar civarı.
Yani son 50 yılda oluşan nüfus artışı ondan evvelki yaklaşık 2000 yıl boyunca oluşan nüfus artışına tekabül ediyor- hatta 1 milyar daha da artış var.
Bu durum o kadar kontroldan çıkmış ki yüksek olan ve ivmelenen nüfus artışı yakın zamanda hangi sonuçları ve insanlar için hangi bedelleri beraber getireceği artık sıkça dillenmeye başlanıp çözüm arayışları hızlandı.
Bu arada 2015 senesinde Çin’de var olan tek çocuk politikası da artık terk edildi ve bu da dünya nüfusuna bir katalizatör etkisi yapacak. Bu olumsuz durumu üstteki grafik içermiyor.
Bu denli nüfus artışı kendisini zaten günlük hayatımızda bir çok olumsuzlukla gösteriyor.
Ortalık insan kaynıyor ve trafik, ulaşım, yol ve alışveriş merkezlerindeki yoğunluk bir yana eğitim, emeklilik, asayiş ve istihdam piyasası vb. bir çok alanda olumsuzluklar mevcut.
Çokdilli ve çokkültürlü bir dünyada daha kaliteli bir eğitimsel kişisel donanım gerekli. Dünyada çok insan olduğu için rekabet ortamı da çok çetin.
İki dil bilmek ve üniversite mezunu olmak kafi olmayabilir. Ortalık üniversite mezunu kaynıyor ve mesela Almanya’da liseden mezun olan bir kişi zaten asgari 3 dil biliyor. Kişi yabancı ise buna anadili de ekleniyor- yani eder 4 dil.
20- 30 sene ilerisini düşünürsek bunlar da kafi olmayabilir. Çince, Rusça ve İspanyolcanın önemi artıyor. Yani yabancı dil konusunda seçici ve bilinçli davranmak lazım.
Gençlerimizin işi zor: Artık beceriyi de içeren çok iyi bir eğitim ve an azından (seçici) 3-4 dil konuşma becerisi gerekir ki yeni dünya düzeninde yaşam kalitesi yüksek tutulabilsin.
Mesleki hayatta başarı olmak için eskisinden daha fazla efor sarfetmek lazım. Artık sırf bilgi ile pek para kazanılamıyor. Bilgiye ulaşım çok kolay ve rahat- internet sağolsun. Burada önemli olan seçici bilgi ve beceriye sahibi olmak.
Bu kadar güçlü nüfus artışından dolayı enerji ve gıda kaynakları da artık gittikçe önem kazanıyor. Son zamanlarda dünyada oluşan ve artan savaş tehlikesinde ve politik huzursuzlukların temelinde de bu yatıyor. Birçok ülke bu kaynakları kontrol altına geçirmek istiyor.
Bu arada emeklilik sistemleri de zaten ödemeleri ve hizmetleri gittikçe kısıtlıyor ve emeklilik yaşı da birçok yabancı ülkede olduğu gibi kısa sürede artıyor.
Sağlık sisteminin bu şekilde devam etmesi de çok zor. Bir tarafta hizmet alanların sayısı artacak ama öbür tarafta kaynaklar ve dolaysıyla kalite azalacak.
Küresel ısınmanın sayesinde kutuptaki buzlar da eriyor. Adalar haritadan siliniyor ve silinmeye devam edecek. Dünyanın birçok bölgesinde özellikle suya yakın tarım alanları suyun altında kalacak. Hem yerleşik alanlar hem de tarım alanları azalacak, göç ve açlık baş gösterecek.
Bu olanların hepsi hastalık ve epidemileri körükleyecek. Paylaşım kavgaları ve savaşlar çıkabilir- zaten bu konuda şu anda kıpırdamalar var.
Şimdi belki diyeceksiniz: Atilla Bey, siz de iyi saçmaladınız.
Yalnız üstteki grafiğe baktığınız zaman son 50 senedeki nüfus artışının anormal olduğu ve bu gidişatın – en kısa zamanda- bir bedeli olacağını ve bunun da yakın olduğunu görmek için bir müneccim olmaya gerek yok.
Zaten dünyada en zekalı insanlardan biri olan ünlü fizikçi Stephen Hawking de bu sene bu konuyla ilgili bir açıklama yaptı ve 100 senemiz kaldığını belirtti. Evet yanlış yazmadım: 100 sene.
100 sene içinde bildiğimiz ve uygun gördüğümüz gezegenleri (mesela Mars gezegeni) hayat kuracak şekilde hazırlamamız ya da uzayda yeni yaşam alanları aramamız lazım.
Yani yalnızca 100 sene sonra dünyayı terk edecek şekilde hazır olmamız lazım.
Üstteki grafikte dikkat çeken son 50 yıldaki nüfus değişimine tekrar bakın ve durumun ne kadar ciddi olduğunu kendiniz idrak edin.
Dünya yoğun bakımda ve durum ciddi…
|