Yazımın başında bir Vikipedi’ye göz atıp Diyojen’i yakından tanıyalım:
Diyojen (Diogenes) (Yunanca: Διογένης ὁ Σινωπεύς), MÖ 412 (ya da MÖ 404) - MÖ 323 yılları arasında yaşamış Kinik felsefesinin öncüsü ünlü filozoftur. Sinop'ta doğmuş Korint'de ölmüştür. Sinoplu Diyojen ve Kinik Diyojen olarak da bilinmektedir. Diyojen, medeniyeti reddetmiş ve medeniyet içerisinde medeniyetten uzak bir şekilde yaşamaya çalışmış bir antik çağ filozofudur.
Diyojen, sürgün edilen babasıyla Yunanistan'a gitmiştir. Kısa bir süre sonra onu terk eden “Manes”adındaki köle ile geldiği Atina' da dönemin medeniyetine karşı çıkmış bir köpek gibi yaşamaya karar vermiş, böylece "kynikos" (köpeksi) adını almıştır.Dinde, davranışta, giyimde, barınmada, yiyecek ve terbiyede bütün geleneği reddetmiştir.
Zaman içerisinde Diyojen, onun yaşam biçimine benzer yaşayan insanlar için bir yakıştırma olmuştur. Bu benzetme psikiyatride de kullanılmaya başlanmış ve kendilerine bakmayan insanlar Diyojen’e benzetilerek, hastalıklarına "Diyojen sendromu" adı verilmiştir.
Şimdi gelelim şu fener meselesine:
Bir gün-gündüz vakti- Diyojen’i elinde fener ile dolaşırken Atina sokaklarında görmüşler.
Diyojen'in, gündüz vakti elinde fenerle dolaşırken, ne aradığını soranlara verdiği yanıt; “İnsan arıyorum!”
İnsan ile kastı: dürüst insan, insan gibi insan (adam gibi adam derler ya).
Şimdi şöyle düşünüyorum: Diyojen elinde fener ile dünyayı gezse muhtemelen ne kadar “insan” görür?
Bırakın bireysel bazda, küresel bazda bile bir ülke öbür ülkenin kuyusunu kazmaya çalışıyor. Bu ülkelere yön veren bir çok politikacı ve istihbarat elemanları Diyojen’in fenerine pek takılacağını düşünemiyorum.
Bir de Türkiye'nin uğraştığı odaklara bakalım: DAEŞ, PKK, YPG, PYD, FETÖ, diğer terör örgütleri, yabancı ajanlar, bazı yerli ve yabancı medya kuruluşları, bireysel bazda devletin ve başka vatandaşın kalkınmamasını ve iyiliğini istemeyen ve/veya bilerek zaran veren kişiler vs..
Ayni şekilde dünyanın genelinde en yakın arkadaşlarına, akrabalarına, iş arkadaşlarına ve ortaklarına ya da sokakta tanımadığı insanlara yamuk yapan insanlar. Arabaları ile kaza yapıp kaçanlar, hırsızlık yapanlar, karşılıksız çek verenler, otobüs şöförlerine saldıranlar, sahte dilenciler, başkasının parasına, şöhretine, namusuna ve hayatına göz dikenler, sahte evrak düzenleyenler vs. -yani şimdi ben burada hepsini nasıl sayayım.
Zaten “insanlık öldü” kavramının kastı zaten bu soruna dikkat çekmek.
Vallahi insanların işi artık çok zor. Kapitalizm ve bencillik çakışması insanların kötü yanını dışarıya vuruyor ve bir çok insan başka insanın kuyusunu kazmak ile meşgul.
Şu ölümlü dünyada ne kadar kazık atarsam kar mantığı.
Toparlarsak şu tespite varabiliriz: Bu sorunlar sırf bireysel bazda ortaya çıkmıyor. Yani- dürüst olmama anlamında- sorunlu insanların yanında, sorunlu partiler, sorunlu dernekler, sorunlu STK’lar, sorunlu şirketler, sorunlu kurumlar, sorunlu reyting ve yardım kuruluşları hatta sorunlu devletler vs. karşımıza çıkıyor.
Ortalık maalesef fenere takılmayan insanlardan kaynıyor ama –kendi iyiliğimiz için- bunu erken bir safhada nasıl anlayacağız? İşimiz çok zor.
Ah keşke Diyojen’in şu feneri bende olsa da...
|