Gençlik bir ülkenin geleceğidir.
İlk okuldan başlayarak iyi öğrenim görmüş ve eğitilmiş insanlardan oluşan bir toplum çağdaş dünyadaki yerini alır.
Çocuklar değerlidir, gençler değerlidir ve yetiştirilmelerinde büyük özen gösterilmelidir.
Ülkemizde gazoz kapakları çocuklardan daha değerli.
Türkiyeİstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yaptığı derlemeye göre, Türkiye'de 2009'da dünyaya gelen bebeklerin 17 bin 388'i bir yaşına gelmeden yaşamını yitirdi. Sağlık Bakanlığının bu konudaki farkındalık çalışmalarının da etkisiyle yaşamınıyitiren bebek sayısı 2010'da 15 bin 85'a, 2011 yılında 14 bin 511'e geriledi.
Son yıllarda bebek ölüm sayılarında yakalanan gerileme trendi, yerini yeniden artışa bıraktı. 2012'de Türkiye'de 14 bin 845 bebek, henüz bir yaşınıdoldurmadan hayatını kaybetti.
Bebek ölümlerinde ise dünya liderliğini zorluyoruz.
Bin canlı doğum başına düşen bebek ölümü sayısı olarak ifade edilen bebek ölüm hızında Avrupa'da en düşük ülkeler binde 0,9 ile İzlanda, binde 2,1 ile İsveç, binde 2,4 ile Norveç'te gerçekleşti. Avrupa'nın en gelişmiş ekonomileri Almanya'da bebek ölüm hızı binde 3,6, Fransa'da binde 3,5, İtalya'da binde 3,2,İngiltere'de binde 4,2 oldu.
Avrupa'da binde 9,4 ile Romanya, binde 8,5 ile Bulgaristan, binde 7,6 ile Makedonya, binde 6,6 ile Letonya ve binde 6,3 ile Malta, bebek ölüm hızı en yüksek ülkeler arasında yer aldı. TÜİK'in Türkiye verilerine göre ise 2011'de binde 11,7 olan bebek ölüm hızı, binde 11,6'ya geriledi.
Doğan bebekleri koruyamadığımız gibi çocukları ve gençleri de koruyamıyoruz.
Siyasetçiler gençleri kendileri için vuruşacak lejyonerler olarak gördüler ve bu görüş devam ediyor.
Yemeğe atılan her maydanozun yaprağını sayan istatistik kurumu 1968!’de bu yana öldürülen gençleri saymış mıdır?
Solcular, ülkücüler, akıncılar silahlı çatışmaya itilirken, bir siyasi görüşün diğerlerini yok etmesi istenir ve desteklenirken devlet tüm kurumlarıyla olayları izlemekle yetindi.
1968-1980 arasında yaklaşık 5000 üniversiteli genç öldürüldü.
Devletin vurdumduymazlığına toplumun boş vermişliği ve korkaklığı da eklenince ölümler önlenemedi.
İşkence tezgahlarında sakat bırakılan, uyduruk suçlarla cezaevlerine tıkılıp gelecekleri yok edilen yüz binlerce gencimizi de eklersek ortaya insan düşmanı bir yapı çıkar ki, bu insanlık tarihinin yüz karasıdır..
Gençler bilinçli olarak ölüme yollanıyor.
Askerlerin durumu farklı mı? AKTÜTÜN baskınları en büyük utancımızdır.
PKK Aktütün karakolunu 1992’de basıyor 22 asker şehit oluyor. 9 Mayıs 2008’de bir kez daha basıyor 6 askerimiz şehit oluyor. 4 Ekim 2008’de bir tekrar basıyor bu kez 17 askerimiz şehit oluyor.Eşek bile aynı yolda aynı çukura iki kez düşmez, derler.
İlk baskından sonra karakolun yeri değişmeliydi.
Aktütün baskınlarındaki ihmal nedeniyle kimler yargılandı?
SURUÇ katliamında 32 yetişmiş gencimiz şehit oldular.
Şehitlik siyasi bir imtiyaz değildir. Bu gençler şehit sayılmalıdır.
Devletin gözü önünde öldürülen bu gençler için bazı şerefsizlerin aşağılayıcıkonuşmaları oluyor. Çenelerini kaparlarsa sağlıkları bozulmaz..
Acılıanne-babaların ne yapacağını kimse kestiremez.
Ülkemizde ölen gençlerin sadece anaları ve aileleri ağlıyor. SURUÇ katliamından sonra da öyle olacak. Bu ülkeye insanlık uğrayıncaya kadar bu acılar sürecek.
Bir gün “ önce vatan ve millet” diyen siyasetçiler yönetime gelene kadar dayanacağız.
|