Hanımlar Beyler, bugün burada, Türkoloji dünyasının değerli kişilerinden olan Kilisli Muallim Rıfat Bilge’yi anmak için toplandık.
İnsan ölümlü bir canlıdır.
Çoğunlukla doğumla ölüm arasında ki yolculuklar dar çevreler içindedir.
Bazılarıiçin ise ölüm sadece dünyadaki oturma sürecinin bitmesidir.
Onlar sonsuza kadar yaşarlar. Ölüm onları yok edemez. Toprak onları çürütemez.
Muallim Rıfat kendisine yapılan tüm vefasızlığa karşın ölümsüzler içindeki yerini almıştır.
Geriye bıraktığı onlarca eser olmasaydı bile sadece iki çalışması onu ölümsüz yapmaya yeterdi.
KaşgarlıMahmud’un dev eseri Divanül Lügatül Türk çevirisi ve Türk anonim edebiyatının içinde çok önemli yer tutan manilerin toplanması.
Bunlara, okumaktan her zaman büyük zevk duyduğum Şirazlı Sadi’nin Bostan ve Gülistan’ını da eklemek isterim.
Muallim Rıfat’ın diğer değerli eserlerinin adları Yahya Efe’nin “Kilisli Muallim Rıfat Bilge” kitabında bulunmaktadır. Burada kapsamlı bir Muallim Rıfat tanıtımı yapmaya kalkarsam konuşmam ancak Pazartesi sabaha biter.
Ben de çok sayıda mani yazdığım için sadece bu konu üzerinde duracağım.
Bizdeki öğretim sistemi sistemsizlik üzerine kurulduğundan bilimsel temeli de yoktur.
Türk edebiyatında çok önemli yer tutan maniler okullarda yasak savma biçiminde geçiştirilirken “divan edebiyatı” ile çocukların beyinleri işgal edilir.
Divan edebiyatı diye bir edebiyat türü yoktur.
Öncelikle edebiyat bir toplumda herkesin anlayacağı ortak dille yaratılır.
Sarayda ancak belirli kişilerin anlayabileceği ve şairlerin altın keseleri koparmak için yazdıkları şiirlerin adına divan şiiri denilir ama bunlar bir edebiyat oluşturmazlar.
Çünkü bu şiirlerde kullanılan dili saray duvarları dışında kimse anlamaz.
Bir örnek vereyim:
Ey şûh-ı keɾem-pişe dîl-i zâɾ senindiɾ
Yok minnetin asla
Ey kân-ı güheɾ anda ne kim vaɾ senindiɾ
Pinhân u Hüveydâ
Lise yıllarında bunlarla boğuşmaktan okumaktan uzaklaşan çok kişi vardır.
Bu Arapça – Farsça kullanma hastalığı Osmanlının son yılları ile Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar sürmüştür.
Kendisine“ şairi azam” dedirten Abdülhak Hamit Tarhan divan şairi değildir ama yazdıkları Osmanlıca sözlük eşliğinde okunabilir.
Nasıl şerheyleyim ben derdimi, icâd nâkâfi,
Dua nâkıs, tazarru bieser, feryâd nâkâfi
Melekler, burclar ger kılsalar imdâd, nâkâfi,
Gamım levhi semâya eylesem inşâd, nâkâfi!
Saray veya konaklarda bunlar dinlenirken halk ne yapıyordu?
Bu söylediklerim ne yazma dilinde vardı ne de konuşma dilinde.
Az önce okuduklarımla aynı tarihlerde halkımız ne yazıyor ve okuyordu:
İşte size halktan örnekler.
Bana kara diyen dilber
Gözlerin kara değil mi
Yüzünü sevdiren gelin
Kaşların kara değil mi
Güzel, ben seni isterim
Seni koynumda beslerim
Yüzünü, güzel, göreyim
Zülüfün kara değil mi
Ya da:
eş kır atım meydan bizim
yardan haber geldi bugün
yüklenmişken gam yükünü
saza ceylan geldi bugün
ben yarinen çok konuştum
elinden badesin içtim
göğsünden düğmesin çözdüm
ben murada erdim bugün
Cumhuriyetle birlikte toplumun kimlik ve kültürünün anlaşılır hale gelmesi kaçınılmazdı
Yeni kurulan genç devletin halkının ulusal özüne dönmesi gerekiyordu.
Muallim Rıfat’ın maniler üzerinde çalışması işte bu nedenle çok önemlidir.
Maniler üzerindeki çalışması 1928 yılındadır.
Türkçe’de Latin harflerinin kabul ediliştarihinin de 1 Kasım 1928 olduğu anımsanırsa yapılan işin önemi daha iyi anlaşılır.
Muallim Rıfat’ın manilere olan bu yönelişi ve 1760 maniyi toplaması Atatürk devrimine yapılan değerli ve önemli bir katkıdır.
Türkiye’de Mani hakkındaki ilk ciddi araştırma ve anonim manilerin toplanmasıyla birlikte Türk Edebiyatı ulusal kimliğini ve kişiliğini kazama yolunda ki kalıcı adım atılmıştır.
Toplanan manilere göz atıldığında Anadolu’nun öz Türkçesi insanı kucaklar.
Bir taş attım dereye
Kız çıktı pencereye
Kız Allah’ın seversen
Al beni içeriye
Karşıda gül bitmez mi
Bülbül kumru ötmez mi
Sağgelip esen kalan
Can armağan etmez mi
Maniler halkın öz kültürüdür.
Divanşairleri anlaşılmaz dizelerle saray yalakalığı yaparken Anadolu’nun köylerinde, kasabalarında herkesin anladığı Öz Türkçe maniler ve koşmalar dillerde dolanıyordu.
Muallim Rıfat işte bu muhteşem gerçeği kanıtlamıştır.
Türk ulusal edebiyatına büyük katkısı olan Muallim Rıfat ne yazık ki yeterli ilgiyi görememiştir.
Ülkemizdeki önemli değerli ikileminde çoğunlukla seçilmiş ve atanmışlardan oluşan “önemliler” , değerlilerin ürettikleri asla ulaşamayacakları değerleri yok sayma hastalığından kurtulamamışlardır.
Değerlileri unutturmaya çalışmayı ben hep ahmakça bulmuşumdur.
Ömer Hayyam, Şeyh Sadi, Fuzuli’yi hepiniz bilirsiniz.
Bu değerli kişilerin zamanındaki sultanlar, şahlar, melikler kimlerdi?
Haydi biraz yakına gelelim.
Mevlana’yıbilmeyen var mı? Elbette yoktur.
Mevlana dönemindeki Selçuklu Sultanı’nın adını bilen var mı?
İlköğretim Türkçe ve lise edebiyat kitaplarında Muallim Rıfat Bilge’nin yer almamasıöğretim alanındaki bağışlanamaz eksikliktir.
Muallim Rıfat’ın öğretilmediği bir edebiyat ulusal değildir.
Haksızlığa uğrayan sadece Muallim Rıfat değildir.
Öykü ve şiirleriyle Sabahattin Ali, Türk köyünü ve köylüsünü anlatan “Bizim Köy” ile birlikte 28 kitabın yazarı Mahmut Makal ve Kemalist Devrimi en anlaşılır biçimde yazan Emin Türk Eliçin yok sayılmışlardır.
Değerli ve çalışkan dostum Kilis Yardımlaşma Derneği Başkanı Yahya Efe Muallim Rıfat’ın ders kitaplarında yer alması girişimler başladı. Tuttuğunu kopardığı için bunu da başaracaktır. Bu ülkenin aydınları da kendisine gerekli desteği verecektir.
Ulusal değerlerine sahip çıkamayan bir toplum 21.yüzyılın bitişini göremez.
Konuşmamın başında mani yazdığımı söylemiştim.
bahar geçti yaz geçti Nalan nalan olalı
sitem geçti naz geçti Gülmedi güldürmedi
kaprisinden sıkıldım Nalan ağlattı ama
gönlüm senden vazgeçti Kimseyi öldürmedi
güle bakalım dedik
çevremizi görmedik
gülü derelim derken
menekşeyi çiğnedik
Maniler kültürümüzün solmayan gülleridir.
Bu bağlamda Türk halkının Muallim Rıfat’a teşekkür borcu vardır.
Manileri toplayarak solmayan güllerden çok güzel bir bahçe oluşturmuştur.
Türkoloji tarihimizin ölümsüz değerlerinden Muallim Rıfat’ıanma gününü düzenlediği için değerli dostum Yahya Efeye, beni dinlediğiniz için de sizlere teşekkür ederim.
|