Eyüp Lisesinden sınıf arkadaşım Erkan Göktürk’ün facebook’taki bir paylaşımı bu yazıiçin neden oldu.
Erkan Göktürk şöyle yazmış:
“HİÇ LAFI DOLANDIRMAYIN, SULANDIRMAYIN. laikliğin siyasetteki karşılığı din ile devlet işlerinin ayrılmasıdır.”
Erkan ile okul arkadaşlığı dışında aynı semtin çocuğuyuz.
Kendisi bir türlü kitap çıkarmaya cesaret edemeyen harika bir şairdir.
Lise yıllarında şiirleri o okur ve hepimiz heyecanlandırırdı.
Bu paylaşımında da büyük ölçüde doğruluk payı bulunuyor.
Laikliğin siyasi karşılığı kısmen budur.
Buna sekülerizm denir.
Ancak laikliğin kapsamı çok daha geniştir..
İnsanın inanç ve dinsel yönelim olarak tam anlamıyla özgür olmasını sağlar
Tüm inancı olanlara ve olmayanlara eşit uzaklıkta devletin güvencesidir.
.Ülkemizde din işleri ile devlet işlerinin ayrılması diye tanımlansa da, beş bakanlığın bütçesine denk bütçesi olan Diyanet İşleri denilen tuhaf kuruluşun bu yapıdaki yerinin nedeni açıklanamamaktadır.
Diyelim ki devlet din olgusunu denetlemek ve kendi denetimi dışındaki olgulara yer vermek istemiyor.
Son 50 yılda her yerde mantar gibi biten tarikatlar ve neredeyse İslam’a hakaret etmeye varan fetvalar veren şeyh bozuntuları nasıl çoğalıyor.?
Ülkemizde yaşamakta olan 20 milyona yakın Alevi yurttaşımız Diyanet İşleri Başkanlığında neden temsil edilmez?
Diyanette temsil edilmedikleri halde bu tuhaf kuruluşun yetkilileri neden ara sıra yırtık perdeden giren karanlık gibi Alevilerle ilgili açıklamalarda bulunurlar?
Bu nasıl laikliktir ki:
Devlet cami yapar.
100 binden fazla caminin elektrik, su, doğalgaz faturalarını öder.
Sayıları 100 bini geçen imam, vaiz, müezzine maaş verir.
Camilerde okunan vaazları yazar.
Din adamı yetiştirmek için ima hatip okulları açar.
Osmanlı’da devlet hiç cami yapmamıştır.
Bu işi kişiler ve vakıflar üslenmişti.
Din görevlilerine maaşlarını da vakıflar verirdi.
Vakıfların paraları yetmeyince merkezi yönetim destek vermeye başladı.
Laik düzenlerde "devlet dini" söz konusu olmaz. Kişilerin din açısından eşitliği kuralı.
Laik bir siyasal sistemde, devletin yasal, toplumsal ve siyasal yapının dinsel kurallara uygun olması zorunluluğu söz konusu değildir. Yapısının belirli kuralları, dinsel inanç sistem ve teorisine uygun olabilir.
Laik devlet sistemlerinde "din" kamu hizmeti olarak kabul edilmez. Devlet bir cemaatin dinsel gereksinimlerine yönelik çalışamaz, kişilerin dinsel inançlarına uygun davranabilmek haklarınıgüvence altına almakla yükümlüdür.
Kişilere dinsel inanç özgürlüğünün tanınması, laik sistemin zorunlu bir sonucudur. Devlet, kişilere, dinsel inançları ne olursa olsun, inaçlarını açıklayıp yaymak, eğitim yapmak, dinsel inançlarına uygun ibadeti uygulamak, örgütlenmek haklarını tanımak ve bu hakların kullanımı ile ilgili yasal düzenlemelerde dinsel inancın türüne göre ayrım yapmamak zorundadır.
Türkiye’de bunların hangisi yapılıyor.
Atatürk’ün ön gördüğü laiklik bu gün yaşadığımız değildi.
Bülent Arınç laikliğin tanımın yapılsın dediğinde adamı linç etmeye çalıştılar.
Bülent Arınç isteminde haklıydı. Kalıcı ve tutarlı bir laiklik tanımı yapılmalıdır.
Türkiye'deki laiklik daha çok devekuşu tanımına uymaktadır. Deve olduğu için uçamaz, kuş olduğu için yük taşıyamaz.
|