Bir zamanlar “Basın Ahlak Yasası” vardı.
Gazeteler görünen bir yere “ bu gazete basın ahlak yasasına uyar” diye yazarlardı.
Basın tükendi, ahlak iflas etti.
Bu durumda uyulacak yasa falan da kalmadı.
Tükenen basın da ikiye ayrıldı.
Yandaşbasın ve muhalif basın.
Aydın olduğunu iddia edenler “yandaş basın olmaz” diye bir yerlerini yırtıyor.
Yandaşbasın olmaz anladık da, muhalif basın olur mu?
Eskiden kalma alışkanlıkla basın diyorum haydi modaya uyup medya diyelim.
Muhaliflik veya yandaşlık görevini medyaya kim vermiş ki?
Basının görevi toplumu bilgilendirmek, ülkedeki ve dünyadaki gelişmeleri duyurmaktır.
Bugün eğer halkımızın dünyada olanlardan haberi yoksa bunun baş sorumlusu medya denilen
modern çetelerdir.
Önemli bir örnek vereyim.
Kazakistan Türklerin ata yurdudur.
2 milyon 800 bin kilometrekare yani Türkiye’nin dört katı büyüklüğündeki zengin, verimli, yaşanabilir Kazakistan topraklarında soydaşlarımız yaşıyor.
Kazakistan giderek dünya yıldız olmaya yükselen dev bir ülke.
Devlet başkanları Türk dünyasının aksakalı,Atatürk’ten söz ederken “ Atatürk babamız” diyen uygar, çağdaş, devrimci ve halkıtarafından çok sevilen Nursultan Nazarbayev.
Kazakistan lideri Nursultan Nazarbayev aydın ve çağdaş düşünce tarzıyla Kazak toplumunaışık tutmaktadır.
Nazarbayev’in 4 yıl önce yaptığı çok önemli bir konuşma medyamızda hiç yer almadı.
Kazakistan Türkler için Avrupa’dan daha önemli ve değerlidir.
Çünkü Kazakistan topraklarında Türklük bilinci olan her insan kendini bulabilmektedir.
Yetmişyılı aşkındır Türkiye’de yaşıyorum ama hayatımın kalan kısmını Kazakistan’da geçirebilirim.
Çünkü Anadolu’nun geçmişi Bizans, Kazakistan’ın geçmişi atalarımdır.
Kazakistan bizler için çok önemli olmalıdır ama galiba “ önemli” kelimesinin anlamıyla birlikte “geçmiş” kavramını da bilmiyor gibiyiz.
16 Kasım 2012 ‘de Nur OTAN Partisi’nin gençlik kongresindeki konuşmasında başörtüsü üzerine söyledikleri Türk-İslam dünyasına uyarı niteliğinde olduğu gibi yol göstericidir.
Nursultan Nazarbayev diyor ki :
“Bizim kızlarımız nasıl giyineceğini bilir.Araplardan öğrenecek değiliz.
Bizİslam’ı resmi din olarak kabul ediyor ve bundan guru duyuyoruz. Fakat Müslümanlığı konu ederek bir yerlere gelemeyiz.
Diğer Müslüman devletlere ve yaşama biçimlerine saygımız sonsuz ama biz Arap değiliz.Biz göçebe ve Türki bir halkız.
Araplar gibi kızlarımızı kültürel veya toplumsal baskılarla kapatıp bunu Müslüman devlet imajı olarak kullanamayız.
Onlarıçarşaflara bürüyerek evlere kapatmak bizim tarzımız değil.
Tekrarlıyorum herkese saygımız sonsuz fakat giyim kuşam insanların kendi özelindedir.
Biz Kazağız, halkımız göçebe hayatı süresince at üzerinde bu günlere kadar kadın erkek ayırımı yapmadan geldi.
Kadınlarımız erlerinin yanında veya ardın değil aksine önünde yürüdü.
İslam öncesi dönemlerde kadınlarımız nasıl isterlerse öyle giyinirlerdi ve toplumu rahatsız etmek gibi bir amaçları hiç olmadı.
Bugün ise bir sorun olması bizim halkımız için mümkün değil.
Müslüman ve Sünni bir halk olmamız insanların hayatlarına karışmamız için sebep değildir.”
Bu konuşmanın Türkiye’de duyurulmaması tuhaf değil mi?
Yandaşmedyayı anlarız da, muhalif medya neden ilgilenmedi ki?
Medya kelimesinin bizim bilmediğimiz başka bir anlamı olabilir mi?
|