Kadın cinayetlerinin artması ve caydırıcı önlem alınmaması sonucu hiç de istenmeyen biçimde ortaya çıkmaya başladı. Son erkek cinayeti haberi Elazığ’dan geldi.
Edinilen bilgiye göre, 35 yaşındaki Bircan B., 4 ay önce birlikte yaşamaya başladığı ve imam nikahıyla evlendiği kocası 39 yaşındaki Behram Alp'tan ayrıldı. 23.30 sıralarında kadının evine gelen Alp, kapıyı kırarak içeri girdi. Alkollü olduğu öne sürülen Alp, Bircan B.'yi mutfakta dövdü.. Bu sırada eline bıçak alan Bircan B., adamı12 yerinden bıçakladıktan sonra boğazını keserek öldürdü.
Kavga gürültüsü nedeniyle komşuların polise haber vermesi üzerine olay yerine ekiplergeldi. Polisler eve girdiğinde Alp'i kanlar içerisinde görerek sağlık ekiplerine bildirdi.
Eve gelen sağlık ekipleri Alp'ın hayatını kaybettiğini belirledi.
Adana da son 1 haftada eşine şiddet uygulayan iki erkek eşleri tarafından öldürüldü.
Bu cinayetlerin sorumluluğunu kadınların kendisine yıkmaya çabalamak öldürülecek erkek sayısınıarttırır.
Çok kadın öldürüldü, biraz da erkeler öldürülsün. Bunu yapan kadınların eline sağlık diyebilecek kaç sapık vardır bilinmez ama böyle bir tepkinin oluşacağını yazmıştım.
31 Ocak 2015 tarihli yazımdan küçük bir bölüm:
“işin sonunda gazete sayfalarında sayısı her gün artan erkek cinayetleri görmeye başlayacağız.
İşöldürmeye kalırsa kadınlar daha güzel fırsatlar yakalar fakat çözüm böyle trajik olmamalıdır.”
Bu ülkenin Başbakanı, Adalet Bakanı,İçişleri Bakanı gazete okumazlar mı?
Benim dışımda çok yazar arkadaşımız uyarmıştır.
Toplumda hukuk egemen olmazsa DEFACTO gündeme gelir
De facto veya de fakto, "gerçekte", "uygulamada", "fiilen", "fiili" ya da "pratikte" anlamında kullanılan Latince deyiştir. "Kanuna göre" veya "hukuki olarak" anlamına gelen de jure ile karşıt olarak sıkça kullanılır. Yasal bir durumu tartışırken de jure konu hakkında kanunların ne söylediğini,de facto ise gerçek hayatta uygulamanın nasıl olduğunubelirtir. Bu uygulama yasal olabilir ya da olmayabilir.
Bu eylemin bir de bizim hukukumuzdaki adı vardır ki, on da “İHKAK-I HAK” denir.
Kişinin hakkı olduğunu düşündüğünühukuk dışıyollarla bizzat elde etmesidir. Hiç bir anayasa düzenive ceza yasası sistemi, kendi otoritesini hiçe sayan böyle bir fiili hoş görmez.
Ceza yasasına göre de ihkak-ı hak suçtur ama haklarının korunamadığını görene bu kim anlatacak?
Kadın dayak yiyor, tacize uğruyor suçlular iyi hal indirimi alıyor ya da daha polis merkezinde “ kocandır olur böyle şeyler”tavrıyla karşılanıyor.
Çünkü kadını mağdur eden kişiyi dinleyen polis de büyük olasılıkla karısını ve çocuklarını dövüyor.
Çok ivedi biçimde yasal işleyiş değiştirilmezse erkek cinayetleri artacaktır.
Bu konuda alınacak ilk önlem, kadınlardan gelecek şikayetlere kadın polislerin bakmalarıdır.
Toplumsal olaylarda sokaklara dizilen kadın çevik kuvvet polislerini gördükçe içim sızlar.
Emniyet Genel Müdürlüğü “ kadın eylemciler için kadın polisler” savunmasını yapmasa iyi olur. Meydanlarda eylemci kadınları yerlerde sürükleyenler neden erkek polisler sorusunun yanıtını veremez.
Erkek magandalığına karşı caydırıcı yaptırımlar konulmazsa erkek cinayetleri artarak devam
Eder. Bakan eşlerinden birisi bakanı öldürene kadar….
Diğer önemli neden ise“silah bulundurmak ve taşımak” konusundaki yasal laçkalıktır.
Laçkalık Özal döneminde başladı ve gelişti. Makine Kimya'nın tüm silahları satıldı, ruhsat almak kolaylaştı. Şimdi on dört yaşında çocuklar belinde tabanca ile dolaşıyor.
Yapılacak ilk iş “silah taşımak ve bulundurmak” cezasını caydırıcı olacak kadar arttırmaktır, ki kişi bundan gerçek anlamda çekinsin.
Çoğu gereksiz olarak verilen silah ruhsatları iptal edilmeli ve ellerdeki silahlar da toplanmalıdır. Bunları yapm ak için ölümün kapıyı çalması beklenmesin.
|