Türkçemizde bir deyim vardır:
“Bayram değil düğün değil eniştem beni neden öptü?”
Herhalde eniştesi baldızına göz koymuş ve fırsatını yakalayınca da öpmüş.
Baldız da bu işe çok şaşırınca böyle bir edeyim ortaya çıkmış.
Alman meclisinin 1915 Ermeni tehcirini soy kırım olarak tanıması enişte- baldız durumuna benzedi.
Hemen tarihsel Türk-Alman dostluğundan söz edilmeye başlandı.
Böyle bir dostluk yoktur ve hiç olmamıştır.
Ülkeler arasında da dostluk falan olmaz, çıkar ilişkileri vardır.
Almanlar 1915’lerde gezinmeye başladılarsa biz de geçmişte dolaşmaya çıkarız.
Önce 1900’lerde tur atarız.
Almanlar 1904- 1907 yıllarında hammadde ve işgücü gereksinimlerini karşılamak için Güney Batı Afrika (Namibya)'ya sömürge kurmak amacıyla çıktılar.
Bölgedeki çok zengin altın ve zümrüt madenlerini ele geçirmenin yolunun yerel Herero ve Nama halklarını yok etmek olduğuna karar veren Almanlar harekete geçti.
Bunu sağlamak için adanın yerlileri Herero ve Namalar üzerine saldıran Alman askerleri yaşlı, kadın, çocuk dinlemeden herkesi katlettiler.
Katliamdan kurtulanlar işkenceyle öldürüldü.
Yaklaşık 132 bin yerliden geriye 15 bini sağ kalabildi.
1985'te, BM'ninWhitaker Raporunda Almanların Herero ve Namalara Guney-Batı Afrika ya da şimdiki adıyla Namibya'da gerçekleşen bu olayları 20 yüzyılda gerçekleştirilen ilk soykırım hareketi olarak değerlendirilmiştir.
Nazi Almanya’sının katliamları çok sık konuşulduğu için Nabibya cinayetleri pek gündeme gelmez.
Almanların ikinci büyük ve sistemli katliamları ise insanlık tarihinin yüz karasıdır.
Almanlar 1933-45 yılları arasında Büyük Alman İmparatorluğu'nu kurmak ve mükemmel Alman ırkını yaratmak amacıyla diğer milletlerden veya etnik gruplardan 21 milyon insanı topluca kurşuna dizerek, toplama kamplarında fırınlarda yakarak, gaz odalarında zehirleyerek soykırıma uğrattılar.
Alman yönetimi öncelikle kendilerinden olmadığına inandığı bütün ırklarısaptayıp sınıflandırdı.
Bu kampanya uyarınca Çingenelerin yüzde 94'ü kısırlaştırdı.
İkinci hedef grup olarak Yahudiler seçildi.
Gerek Almanya gerekse de Almanların işgal ettiği diğer ülkelerde yasayan milyonlarca Yahudi sistematik bir biçimde vurularak, asılarak, yakılarak ve zehirlenerek öldürüldü.
Kanıtlanmışbu büyük soykırımın yalan olduğunu söyleyenler de çıkmıştır.
Alman uşaklığı ile Yahudi düşmanlığı aynı kişide birleşirse söyleyemeyeceği yalan yoktur.
Kendi kirli geçmişini çok iyi bilen Almanya Türkleri karalayarak bunu temizlemeye çalışıyorsa buna “devlet bunaması”demek gerekir.
Geçmişeşelenmeye başlanırsa Avrupa bu işten zararlı çıkar.
Bunun için de tarih bilinci bulunan devlet adamları gerekir.
Sömürge imparatorlukları her girdikleri ülkede soykırım yaparken Osmanlı üzerinde tez hazırlanabilecek insan hakları uygulamıştır.
Din ve dil baskısı yapmamış, toplumların yaşamına saygı göstermiştir.
Dünyaya“ demokrasinin beşiği” diye yutturulan İngiltere’nin Hindistan serüvenindeki kanlı bilançosu çok ağırdır.
İngiltere sömürmek amacıyla girdiği Hindistan'da 1876 yılına kadar 25 milyon insani katletti. Yine Kenya'da 300 bin yerliyi katletti.
Türkiye’nin geçmişi ile sıkıntısı yoktur.
Yıllardır doldurulamayan yetişmiş insan ve devlet adamı açığı nedeniyle sürekli savunmadayız. O savunmayı da etkili olarak yapamıyoruz.
İşte bir öneri:
Dünyadaki soykırımları anlatan bir kitap hazırlanır ve en on dilde basılarak dağıtılır.
Tencere dibin kara, senin ki benden kara diye bir söz vardır.
Bize kara diyenlerin nokta kadar beyaz yerleri yok…
|