"Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir" diyordu Marks, yaklaşık yüz elli yıl önce.
Geçen süreçte yorumlama – değiştirme üzerinde çok oynandı.
Her türlü doğmalara karşı olması gereken komünizm saplantılar batağına dalınca fiili olarak iflas etti. Bazılar bunu aynı zamanda teorik olarak da iflas ettiği şeklinde yorumluyorlar ki,
Yanıldıklarını gördüklerinde şoka girecekler.
Marksist-Leninist dünya görüşü şablon olarak alınıp uygulanmaya çalışıldığıiçin başarısızlığa uğradı.
Ellerinde sihirli formül olduğunu sanan komünistler en büyük yanlışı insanı değersizleştirerek yaptılar. Özellikle de insana değer veriyormuş gibi yapıp da , eşya gibi davranmaları sonlarını getirdi. 20.yüzyıl komünistleri dünyayı, insanı yorumlayamadılar.
“Emperyalizm kağıttan kaplandır” diyerek insanları, özellikle de gençleri kandırdılar.
Komünizmin dünyaya yararı oldu mu?
Elbette yararı oldu.. Vahşi kapitalizmin canına okudu.
Kapitalistler komünizmin korkusundan çalışanlara çok önemli haklar tanımak zorunda kaldılar. Bunu kapitalistlerin insani nitelikleri nedeniyle yaptıklarını iddia edenler çok alçakça bir yalan söylüyorlar.
Kapitalistlere insan olduklarını anımsatanlar komünistlerdir.
Kapitokrasi açıklamak için böyle küçük bir anımsatma gerekliydi.
Kapitokrasi Prof.Dr. Anıl ÇEÇEN’in bulduğu bir kavramdır.
Tarihçi Kitabevi tarafından 2015’de kitap olarak yayımlanmıştır.
Kapitokrasi yeni dünyadaki sermaye egemenliğini adıdır.
Hızla küreselleşen dünya tek devlete doğru giderken demokrasiden sıkça söz edilmesi dikkatlerden kaçmaktadır.
İnsanlar neden demokrasiyi bu kadar çok istemektedirler.
Demokrasi bilinen rejimlerin en az kötü olanıdır.
Daha iyisi bulunabilir mi sorusuna başkaları ne yanıt veriri bilemem ama ben “ neden olmasın” diyebilirim.
Yeni dünya düzeninde kapitalizm ve onun bekçi köpeği emperyalizm artık savaşlarla istediği hedefe ulaşamayacağını anlamıştır.
Dizi filmler, reklamlar, cep telefonları ve interne
t aracılığıyla beyinleri işgal ederek önce insanların sağlıklı düşünmesini engellenmiştir.
Öylesine engellenmiştir ki yoksul olduğu halde bunun farkında olmayan ve tam karşısında duranların aşırı zenginleşmesini de sorgulamayan insan yığınları oluşmuştur.
Anıl Çeçen bu konuya kitabında değinirken şöyle yazmış:
“Toplumların yüzde biri tekelci dev şirketlerin patronları olarak aşırı bir biçimde zenginleşirken, yüzde doksan dokuzu da aşırı yoksullaşan halk kitleleri olarak dünyanın çeşitli bölgelerinde isyan etme noktasına gelmişlerdir”
Yoksul halk kitlelerinin önünde iki yol varıdır.
1-Yoksulluklarını fark etmemiş gibi davranarak yaşamlarına katlanmak
2-Yoksulluklarına isyan ederek kapitalistlere dünyayı dar etmek
İsyan işi tümüyle fantezidir.
Dev tekellerin emrindeki gizli ve açık servisler ara sıra bu yoksul kitlelerin içine soktukları sadık adamlarıyla büyük yürüyüşler düzenlemekte ve isyan ateşinin gazını almaktadırlar.
O yürüyüşlere katılanlar aşırı zenginlere sövmenin verdiği hazla akşam evlerine gidip peynir ekmek yiyerek mutlu bir uyku çekmektedir.
Birleşmiş Milletler örgütü denilen taşeron kuruluş elindeki NATO adındaki tetikçi ile
Dünyanın her yerinde sermaye egemenliğini yani KAPİTOKRASİ’yi yerleştirmeye çalışmaktadırlar.
Sermaye egemenliği için insan yaşamı önemsizdir.
Son yıllarda Irak, Suriye, Mısır, Libya ‘da ölenler için Birleşmiş Milletler tek olumlu girişimde bulunmamıştır.
Anıl Çeçen’in KAPİTOKRASİ kitabı uzun yıllar gündemde kalacak ve tartışılacak gibi görünüyor.
|