İstatistik meraklıları sık sık sıralama yaparlar.
Türkiye’deki insanların ihtiyaç sıralaması yapılmış.
Bir de rapor hazırlanmış.
İhtiyaç sıralamasında kitap oldukça zavallı durumda.
235. sırada yer almış.
Raporu okudukça , “Türkiye’de kitap olmanın” insan olmaktan daha acınacak bir durum yansıttığını görüyoruz.
Halkımız günde ortalama 5 saat televizyon izliyor ama kitap okumak için yılda sadece 6 saat ayırıyor. Toplumların kitap okuma oranları ise bizim için içler acısı.
Japonya’da % 14, ABD’de % 12, İngiltere ve Fransa’da % 21 düzenli kitap okuma varken , Türkiye’de bu oran on binde 1.
Kitap okuma alışkanlığında Afrika ülkelerinin bazılarının da gerisindeyiz.
Azerbaycan’ın nüfusu 7 milyon ama kitaplar 100 bin basılıyor.
Türkiye 80 milyon ama kitaplar 1000 ile 5000 arasında basılıyor.
İşte utandırıcı bir ortalama daha…
Bir Japon yılda ortalama 25, Bir İsviçreli 10, bir Fransız 7 kitap okurken bir Türk 10 yılda bir kitap okuyabiliyor. 80 milyonun ancak 80 bini düzenli kitap okuyor.
Sevgili dostum Prof.Dr.Tahir Hatipoğlu :
Türkiye Üniversitelerinde 93 bin öğretim görevlisi bulunduğunu , bunlardan ancak 1000 tanesinin gazete ve kitap okuduğunu söylediğinde şok olmuştum.
Gazete okuyor muyuz?
8.03.2016 ile 14.03.2016 arasında toplam gazete satışı 4.800.000
1965 yılında Türkiye’de 5 milyon gazete satılıyordu.
Kitap ve gazete okumadan medeni toplum olunamaz.
Kitapların öksüzlüğü kimseyi rahatsız etmiyor.
Kitapçıların kapanarak kebapçı olmalarından rahatsızlık duyulmuyor.
Benim çocukluk yıllarımda “zararlı kitap” manyaklığı almış yürümüştü.
Teksas, Tom Miks, Zagor, Kızıl Maske gibi resimli romanları okumak tehlikeli, bulundurmak önemli kabahatler arasındaydı.
Bunları gizli gizli okurduk.
Geriye dönük baktığımda okumayı onlarla sevdiğimi gördüm.
Okuma alışkanlığı küçük yaşlarda kazanılır.
Nedir ki, anne ve babalar kitap konusunda başarısızlar.
Ellerinde mama kapları ve kaşıklarla çocukların peşinden “ bu yemelisin “ diye koşturan çok anne gördüm ama, eline kitabı alıp “bunu okumalısın” diye koşturana rastlamadım.
Çocukların elindeki kitabı alıp yırtarak “ dersine çalış” diyen hırtlarla ise çok karşılaştım.
Darbecilerin baskıları ile yaratılan “kitap korkusu” sonucu yakılan yüz binlerce kitap ayrı bir katliamdır.
Türkiye’de yıllardır işlenen en büyük suç “kitap soykırımıdır”
Sistemlidir, bilinçlidir, devamlıdır ve gerçek bir soykırımdır.
Kitapların öksüz kaldığı ve ahmakça yakılıp yok edildiği bir toplum ebedi öksüzlüğe mahkum edilmiştir.
Bu ülkede kitaplara karşı açılan savaş cehalete karşı açılsaydı uygarlık yolunda çok büyük yol alırdık.
Çılgınlığa ulaşan tüketim hastalığının yerini de üretme çabası alırdı.
Kitapları “ders kitapları” ile sınırlı sanan ailelerin yetiştirdiği çocuklarla medeniyet yakalanamaz.
Bir başka zavallılık daha var ki insanları cemaat veya tarikat eşkıyasının ağına düşürüyor.
Müslüman olduğunu söyleyip de Kuran okumayan ve okur gibi yapıp da kendisini oyalayan
bir toplumun üyesiyiz.
Bu gidişle 21.yüzyıl son yüz yılımız olacak.
Dünya yaşlandı ama cahilleri sırtında taşımayacak kadar bilinci bulunuyor.
|