Türkiye sık sık büyük acılarla sarsılıyor.
Sokağa kulak verdiğimde olanlardan etkilenen yok gibi.
Büyük acıların sıradanlaşması toplumsal bilicin sıfırlanması anlamına gelir.
Biraz kaba ama çok gerçekçi bir örnek vereceğim:
Yoldan karşıya geçen bir sığı sürüsüne kamyon çarpması sı onucu 15 sığırın ölmesi diğer sığırları etkilemez. Arkalarına bakmadan yollarına devam ederler.
İnsanlar sığır değildir. Bazıları sığırlığa teşne olsa da bir gün birileri gelir hesap defterini açıverir çünkü insanın genetik yapısı sığır olmasına uygun değildir.
Adana Aladağ’da meydana gelen yurt yangınında 11 kız çocuğu bir eğitmen 12 kişi canlı canlı yanarak can verdi.
Çocuklar tarlada ya da saksıda yetişmezler.
Neden toplu çocuk ölümleri tekrarlıyor ve sorumlular hesap vermiyor?
Bu olay ilk değil ki.
1 Ağustos 2008’de Konya Taşkent’te özel kız yurdunda meydana gelen gaz patlamasında 17 öğrenci bir eğitmen ölmüştü.
1 Aralık 2015 ‘de Diyarbakır'ın Kulp ilçesine bağlı Karaağaç Mahallesi'ndeki yatılı Kuran kursunda çıkan yangındaüşüdükleri için soba yakan 6 çocuk yanarak öldü.
Bu yurtta kalorifer olduğu söylendi.
Kalorifer bulunan yerde sobanın ne işi var?
Haydi süs olarak köşede duruyordu diyelim, gecenin ortasında çocuklar sobayı yakacak yakıtı nereden buldular?
Demek ki kalorifer göstermelikti ve yanmıyordu. Çocuklar soba ile ısınıyordu.
Bu olaydan tutuklanan kimse var mı?
Konta Taşkent’te 18 kişinin ölümüyle sonuçlanan gaz patlamasından sorumlu kimse bulunamadığı için tutuklanan bulunmuyor.
Basında “fikri takip” diye bir gelenek vardı.
Basının adı değişip medya olduktan sonra ahlakı bozuldu.
Artık böyle büyük acılar yaratan felaketler bir hafta gündemde kalıyor sonra unutuluyor.
Basının unutma diye bir fantezisi yoktur.
Basın unutamaz. Basın unutmamak zorundadır.
Şerefli olmak basının ilk ve vazgeçilmez görevidir.
Olayları irdelemek, izlemek ve sonuçlarını halka bildirmezse şerefi sorgulanır.
Aladağ’da yanarak ölen çocuklar bir tarikat yurdunda kalmak zorunda bırakılan yoksul köylü çocuklarıdır.
Devlet öğrenim ve eğitim üzerindeki etkinliğinin yanı sıra denetimi de elinden kaçırdığından
yoksul çocuklar cemaat ve tarikatlar arasında paylaşılmaktadır.
15 Temmuz’un yaratıcıları cemaat ve tarikatlardır.
O gece başlangıçta ortaya çıkan sarıklı şalvarlı sözde darbe karşıtları, daha sonra isyanın ardında firavun cemaatinin olduğunu öğrenince birden ortadan yok oldular.
İşte o anda sonra gerçek darbe karşıtları otaya çıktılar ve bir kısmı canlarını verdi bir kısmı sakat kaldı ya da yaralandı.
Bütün cemaat ve tarikatlar çok tehlikeli organize suç örgütleridir.
Bu suç örgütlerinin tüm eylemlerinden ve ölen çocuklardan devlet sorumludur.
Kutsal devlet masalı bir yana bırakılarak devletin suç işlemesi ivedilikle önlenmelidir.
Cemaat ve tarikatlarda tecavüz edilen erkek çocuk sayısı bilinmiyor.
Devlet iki yönlü suç işlemektedir.
1-Din maskesi takmış bu sapık örgütlerin ülkede istediklerini yapmalarına izin veriliyor
2-Ölen ve tecavüz edilen çocuklarla ilgili soruşturma yapılmıyor ve olayların unutturulması sağlanıyor. Bu arada da çocukların aileleri tehdit ya da parayla susturularak şikayetleri engelleniyor
Sonuç : Bu ölümler ve tecavüzler unutulmaz ve unutturulamaz. Bir gün fatura kesilir ve hesap görülür.
Korkulu rüya görmektense uyanık yatmak iyidir, diye bir atasözümüz vardır.
|