İnsanlık tarihinde birileri güçlerini kullanarak zengin olmaya başladıktan sonra iki yol seçmişlerdir.
İlki baskı ve zulümle zenginliklerini sürdürmektir. Uzun süre bu yöntem geçerli olmuştur.
Yoksulların sayısı artıp da tehlike yaratmaya başladıklarında bunları uyutmak için yoksulların etkileneceği bir felsefe yoluna gidilmiş ve en çok da Tanrı kullanılmıştır.
Bu alanda uydurulan sözler ve öyküler oldukça çoktur.
Bizim toplumda yoksulların sesini kesmek ve neredeyse yoksulluğun bir fazilet olduğunu kafalara çakmak için uydurulan en iğrenç yalan ise kendimi bildim bileli kullanılır.
“Parayla saadet olmaz”
Yalancının yedi sülalesini……
İşin en ilginç yanı bu saçmalığa inanan milyonların bulunması.
Evlerine yakacak alamayan, açlıklarını zor bastıran, başlarının eskilerini giyerek örtünen,çocuklarını okutamadıkları için çalıştırmak ya da kızlarını çok erken yaşta evlendirmek zorunda kalan, gömülecek mezar yeri satın alınamadığı için kimsesizler mezarlığına gömülen ama mutluluktan kuşlar gibi havada uçan kaç kişi tanıyorsunuz?
Zenginlerin çok ince düşünecek kadar beyinleri yoktur ama onların adına düşünen aportları öylesine ustaca öyküler üretmektedirler ki, yoksulların durumlarından dolayı neredeyse zilleri takıp oynamaları, hatta her kutlanan bir “yoksulluk bayramı” kutlamaları oluşturmaları gerekiyor havası yaratılıyor.
İznik’de yaşayan Nermin Tüysüz çok değerli, önemli ve ” iyi ki varsın” dediğim bir arkadaşım. Onun gönderdiği öykü de bunlardan biri.
Öykü çok güzel ve ustaca düzenlenmiş.
Bazı insanları zenginleşmesi, yoksulların sofralarından çalınan lokmalarla gerçekleşir.
İstanbul’a son gidişimde birlikte oturduğumuz grup ağız birliği etmişçesine “tevekkül” diye tutturmuşlardı. Tevekkül, yoksulluğa boyun eğmenin İslam kılıfı giydirilmiş biçimidir..
“Mehmet Akif’in TEVEKKÜL şiirini okudunuz mu diye sordum.” Kimse okumamış
Bir bayan tabletten buldu ve okudu. Şiir sert bir tokat etkisi yaptı. Herkesin okuması gerekir ama toplumun çoğunun haberi bile yoktur.
Nermin Tüysüz’e bu öyküyü yollayarak, böyle bir yazı yazmama neden olduğu için teşekkür ediyorum.
İşte o beyin yıkamak için uydurulmuş öykü:
Günümüzde bu öyküyü okuduktan sonra “ çok şükür iyi ki yoksulum” diyecek bir salak çıkar mı bilmiyorum ama
Bir gün çok zengin bir adam oğlunu yanına alarak, insanların ne kadar fakir olabileceğini göstermek için bir köye götürdü.
Çok fakir bir ailenin
evinde bir gün-bir gece geçirdiler. Şehre dönerken baba oğluna sordu:
"Yolculuğumuzu nasıl buldun?"
"Çok güzeldi babacığım" diye cevap verdi oğul.
"İnsanların ne kadar fakir olabileceğini gördün değil mi?"
"Evet."
"Peki ne öğrendin ?"
"Şunu gördüm" dedi oğul:"Bizim evde bir köpeğimiz, onların dört köpeği var. Bizim evde bahçenin yarısına gelen bir havuzumuz var,
onların kilometrelerce uzunluğunda dereleri var. Bizim bahçede ithal lambalarımız, onların yıldızları var. Bizim terasımız ön bahçeye kadar,
onların ki ise ufka kadar uzanıyor."
Ufaklık konuşurken, babası şaşkınlıktan tek kelime bile edemedi. Ve
çocuk ekledi:
"Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğiniz için, teşekkür ederim babacığım
Öykü böyle.
İsteyen yer ve yutar , isteyen gargara yapar..