Başbakan Binali Yıldırım yargıya bir çağrı yapmış:
“Hızlı yargıla yürekler soğusun”
Başbakan’ın açıklaması şöyle:
“Vatandaşımız rahatsız,15 Temmuz’dan bu yana 6- 7 ay geçti. Silah alıp insan öldürenler belli, neye bunlar yargılanmadı, diye soruyor vatandaş. İtiraf edenleri, bomba atanları, görüntülerde belli olanları ayrıca yargılayın.İdam idam” diye sokakta insanlar niye bağırıyor,
sonuç görmek istiyorlar. Bu şekilde bir bakış açısıyla bu yargılama işini hızlandırırsak milletin hırsı da inecek, yüreği de soğuyacak”
Başbakan başka şeyler de söylemiş ama asıl istediği konu yargılamanın hızlanması da bu iş nasıl yapılacak?
Çok çarpıcı, hem de fena halde çarpıcı bir örnek vereyim:
Avrupa ülkelerinde bir yargıç yılda ortalama 200 davaya bakarken, ülkemizde büyük kentlerde bir yargıç 3000 ( üç bin) davaya bakıyor.
Hukukta, özellikle adliyede ve tıpta akort sistemi uygulanamaz.
Akort sisteminde işçinin ürettiği mal birimi başına üretim kararlaştırılması ve ödenmesidir. Mal birimi başına ücret ödemek işçiyi daha çok çalışmaya teşvik etmesiyle birlikte işyerindeki verim ve üretim doğal olarak artmaktadır.
Adliyelerdeki davaları saç kurutma makinesi üretimi ile eş tutmak adaletsizliğe kırmızı dipli mumla davetiye çıkartmaktır.
Üretimde önceden hazırlanmış parçalar monte edilerek istenen ürün elde edilir.
Adliyelerde önceden hazırlanmış parçalar yoktur.
Her dava farklıdır.Yüzlerce bazen binlerce, hatta onbinlerce sayfa yazı okunur ve gerekli değerlendirme yapılarak olay hakkında karar verilir.
Günde on davaya bakılarak sağlıklı sonuç alınamaz.
Bol bol adalet katledilir.
Adliyeler adaletin katledildiği yerler olmamalıdır.
Türkiye adaletin gerçekleşmesi için iki önemli eksik vardır:
1-Yargıç sayısı yeterli değildir. 15 Temmuz’dan sonraki Firavuncu yargıç ve savcı temizliğinden sonra ise sayı neredeyse yarı yarıya azalmıştır.
2- Yargıçların nitelikleri yetersizdir. 20 yaşında hukuk fakültesini bitiren 22 yaşında yargıç kürsüsüne oturuyor.
Hukuk bilgisi yargıçlık için yeterli kriter değildir.
22 yaşındaki yargıç hangi birikim, deneyim ve olgunlaşmış vicdan ile karar verecektir.
Türk adliye sisteminde yargıcın tanımı yoktur.
Oysa Osmanlının son dönemlerinde yazılan Mecelle de yargıç tanımlanmıştır
Hâkimin Vasıfları” başlıklı 1. Fasıl;
Madde 1792 – Hâkim; hakîm, fehîm, müstakîm, emîn, mekîn ve metîn olmalıdır.
(Hakîm ; âlim, bilgin, haklı ve haksızı ayırıp hak ve adalet üzere hükmeden.
Madde 1812 – Hâkimin zihni; gam, keder, açlık veya uyku basması gibi sağlıklı düşünmeye engel olabilecek bir arıza ile belirsiz veya düzensiz hale gelirse hüküm vermeye girişmemelidir.
İngiltere’de yargıçlık yaşı 40 olarak belirlenmiştir.
Yargıçlar yeterliği niteliklere sahip değilken ve sayı olarak da çok eksik iken hızlı yargılama nasıl olacaktır?
Ayrıca hızlı yargılama yetmez. Adil yargılama da gereklidir.
Yoksa Ziya paşanın ünlü beyiti gündeme gelir:
“Zâlim yine bir zulme giriftâr olur âhir
Elbet olur ev yıkanın hânesi vîrân”
|