Kadın konusuna farklı bir yerden bakmak istiyorum
Kadının dünyaya nasıl geldiği sürekli tartışılır.
Kutsal kitaplardaki metinlere göre, erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmış.
Bu teori erkeklerin de hoşuna gider.
Erkekler nasıl yaratılmış? Yine kutsal kitaplara göre çamurdan…
Kadının kişiliğinde görülen tutarlılık ve kemikleşme ile erkekte oluşan
çamurlaşma yaratılış teorisi ile bire bir örtüşüyor.
Tutarlılık ve kemikleşme kadınlardadır ama ilk cinayeti kardeşini öldürerek erkek işlemiştir.
Daha sonraki yüz yıllarda da, biraz da avlanmanın kazandırdığı birikimle :
-Ben çamurdan yaratıldım ama aslında çok sertim, havasına giren erkek zulmün ve zorbalığın öncüsü olmuştur.
Başlangıçtaki “kadın egemen” ya da bilimsel adıyla “anaerkil” topluluklar da
erkeğin zorbalığı ile hızla “erkek egemen” ya da “ataerkil” hale dönüşmüşlerdir.
Bu dönüşümde “tanrı”nın da katkısı olmuş, peygamberlerini sürekli erkeklerden seçmiştir.
Hıristiyanlık uzun süre kadını “şeytanın yeryüzündeki temsilcisi” gibi görmüştür.
Akıllı ve bilgili kadınların ortaçağ Avrupa’sında “büyücülükle” suçlanarak yakılması,
Kilisede de erkeklerin egemen olmasındandır.
İslamiyet öncesi Arap dünyasında kadınların değeri yoktur.
Kız çocuklarının diri diri kumlara gömüldüğü söylenir.
Müslümanlığın din olarak benimsenmesinden sonra kadınların değer ve önemleri artmıştır.
Bu gelişmede en önemli etken Peygamberin ilk eşi Hazreti Hatice’nin en küçük
bir kuşku duymadan Hazreti Muhammed’in peygamberliğini benimsemesidir.
Bu benimseyiş, Peygamberin huzurunu sağlamakla kalmamış, görevini de kolaylaştırmıştır.
Bir an tersini düşünebiliriz.
Hazreti Muhammed kendisine peygamberlik geldiğini eşine söyledi.
Eşi de alaylı bir biçimde:
- Haydi canım sende, bırak bunları sen ticaretine bak, dedi.
Kendi eşinin inanmadığı bir peygamberliğe Mekke’nin ileri gelenleri neden olumlu yaklaşsınlar.
Bu bağlam da Hazreti Muhammed’e verilen ilk ve en büyük destek kadından gelmiştir.
Peygamberin ölümünden sonra eskiye dönüş başlamıştır.
Görüntüde Müslümanlığı benimsemiş fakat içlerinde çağdışı Arap gelenekçiliğini
yaşatan Emevi’ler kadını hızla ikinci plana itmişlerdir.
Bununla da kalmayarak, gelecek yüz yıllarda kadının başını kaldırmasını
engellemek için kadın aleyhine binlerce Hadis uydurmuşlardır.
Uydurulanlara Hadis demek bile Peygamberin yüce kişiliğine hakarettir.
İşte en iğrenç uydurmalardan bir tanesi:
“ Namaz kılan kişinin önünden kadın ve köpek geçtiğinde o namaz bozulur”
Kadını aşağılamak ve dövmek için kendilerini şeyh ilan eden şeytanların uydurdukları
kuralların sayısı binleri bulmaktadır.
İslam adına kadınlara karşı uygulanan ve dini bir yana koyalım insanlıkla
bile ilgisi bulunmayan yasaklar yakın zamana kadar Taliban denilen
şer örgütü tarafından Afganistan’da kadınların hayatını cehenneme çeviriyordu.
Türkiye, kadınlara şiddet uygulayan ülkeler arasında ilk sıralarda yer alıyor.
Modern okullarda insan ilişkileri ve kadının toplumdaki yeri ders olarak
okutulmadığından, meydan tarikatlara, cemaatlere ve kendilerini şeyh ilan
ederek inançları kullanıp halkı sömüren sahtekarlara, yalancılara, alçaklara,
cehennemliklere kalıyor.
Kadınlık büyük bir onur olduğu kadar da çok zordur.
Türk kadınının çoğu, kadın olmanın zorluğuna boğazına kadar batmış durumda ama kadınlık onurunun farkında bile değil.
Cumhuriyet’in kendine sağladığı nimetleri anlamamakta direniyor.
Sınırlı sayıda aydın kadının dışındakiler erkek üstünlüğünü sorgusuz benimsemişler.
39 milyon kadın siyasi iradeleri erkeklerin yörüngesinde dönüyor.
İşte tam burada Türk kadını ne kadar onurlu olduğunu sorgulamak zorundadır
|