Cahit Sıtkı Tarancı’nın 35 yaş şiirini bilmeyen yoktur.
İşte o şiirin bir yerinde şair şöyle yazmıştır:
“Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.”
Taşın sert olduğunu anlamak için , taşa kafa atmak gerekmez.
Bazı yolların toplumları felakete götürdüğünü de tarihe göz atarak anlamak olasıdır. Onlarda öyle olmuş, bizde nasıl olur diye denenmişleri denemeye kalkmanın bedeli çok ağır olur.
Doğruya ulaşmak için ille de en sevdiklerimizi, en değerlilerimizi ellerimizle mezara koymak gerekmez.
İşte size üzerinden 100 yıl bile geçmemiş, tüm acı anılarıyla belleklerde yaşayan bir Alman öyküsü:
Adolf HİTLER önce kendine bağlı SS subaylarına Alman Polisi üniformalarından giydirdi ve kendi millet meclisinin bombalanması talimatını verdi...
Sonra Alman halkına bunu yapanlardan intikam alacağını söyleyerek , kendine muhalif kim varsa kumpaslarla ya hapse gönderdi ya da idam ettirdi...
Düzenlediği operasyonlar ile kendine biat etmeyen herkesi temizledi...
Her propaganda mitinginde ise şu cümlenin söylenmesini emretti
''ADOLF HİTLER tanrının gönderdiği bir kurtarıcıdır ve tanrı Alman halkının yanındadır !''
Sonrasında yapılan ilk seçimde ise halkın %74 oyunu alarak Führer, yani lider ilan edildi...
Tüm yetki tek bir kişide toplandı. İlk icraatı azınlıkta olan cumhuriyetçi ve sosyalist bölgeleri ülkeden tecrit ederek her türlü hizmetten muaf tutmak oldu.
Ülkedeki bütün gazete, dergi ve basın yayın organlarını elinin altına aldı. Öyle ki 2. Dünya savaşında Ruslar Berlin kapılarına dayandığında Alman halkı hala savaşı kazanmak üzere olduklarını sanıyordu...
Ve yenilirken dahi her mitingde milyonlarca insan toplanarak ona biat ettiklerini gösteriyordu...
Önceden Alman halkının ''tanrının elçisi, büyük lider, büyük başkan, büyük kurtarıcı'' gibi sloganlarla yere göğe sığdıramadığı ADOLF HİTLER'in intiharından bir ay sonra tüm gerçekler gün yüzüne çıkmaya başladı...
O aslında sadece çevresindeki silahlı koruma ordusuna güvenen, söylediği her şeyin yalan olduğu, korkak basit bir ruh hastasından başka bir şey değildi...
Alman halkı bunu çok geç anladı, herkes ona tapıyordu ama gün geldi hiç kimse ben oyumu ona verdim diyemedi...
Savaştan sonra tekrar bir meclis kuruldu, laik bir cumhuriyet sistemine geçiş yapılarak egemenlik artık tek bir kişinin değil kayıtsız şartsız milletin oldu!
Bu yazılanların her cümlesi yaşanmıştır ve yüz de yüz doğrudur.
Şimdiiiiii… Ateş çıplak elle tutulmaz. Akıntılı suda yüzülmez.Yüksekten kayaların üzerine atlanmaz.
Aynı koşullarda, aynı deneyler, aynı sonuçları verir.
İlle de denemek isteyenler varsa sonuçlarına da katlanırlar.
Bizler kalemleriyle savaşan savaşçılarız.
Biz ölürüz yazdıklarımız sonsuza kadar yaşar.
|