Halk oylaması bitti. Sonuçlar çok tartışılacak.
Tehdit, şantaj, hakaret ve yanlarında da devletin tüm olanaklarına karşın alınan sonuç pek övünülecek gibi değil.
Gelecek günlerde bu konu çok tartışılacağı için bir şeyler yazmak oldukça erken.
Böyle durumlarda öyküler can simidi gibidir.
Yazacağım bu öyküler unutulmasın. Gün gelir gerekebilir.
*
Adamın biri, bilge bir kral olmakla ün salmış olan kralın yanına gider.
Krala sorar:
‘Efendim, söyleyin bana hayatta özgürlük var mıdır?”
Kral:
“Elbette….” der “Kaç bacağın var senin?”
Adam soruya şaşırarak, “iki efendim” der.
Kral:
“Pekala, tek bacağın üstünde durabilir misin?”
“Tabi ki… ” diye cevap verir adam.
“0 halde, hangi bacağın üstünde duracağına karar ver,”
Adam biraz düşünür ve sol bacağı üstünde durmaya karar verir.”
“Tamam.” der.
Kral, “Şimdide öteki bacağını kaldır.”
Adam şaşırır.
“Bu imkansız kralım.”der. “Gördün mü?”der kral,
“Özgürlük budur. Sadece ilk kararı almakta özgürsün. Ondan sonrasında değil.”
·
Ortaokuldayken sınıf arkadaşlarımdan biriyle ciddi bir tartışmaya girdim. Onun haksız olduğundan, benimse haklı olduğumdan emindim.. Öğretmenimiz bize çok iyi bir ders vermeye karar verdi.
Bizi bütün sınıfın önüne çıkardı ve arkadaşımı masanın bir tarafına, beni de diğer tarafına yerleştirdi. Masanın tam ortasında yuvarlak bir nesne vardı. Siyah bir nesne. Öğretmen diğer çocuğa nesnenin rengini sordu. Çocuk ‘Beyaz’ diye yanıtladı.
Söylediğine inanamadım çünkü nesne siyahtı! Yeniden tartışmaya başladık, bu kez de nesnenin rengi hakkında!
Öğretmen bu kez beni çocuğun yerine, onu da benim yerime geçirdi. Ve bu kez nesnenin rengini bana sordu. ‘Beyaz’ yanıtını vermek zorundaydım, çünkü belli ki nesnenin bir tarafı beyaz, diğer tarafı ise siyahtı.
Öğretmenimiz o gün bana çok güzel bir ders verdi: Karşımdaki kişinin bakış açısını anlamak için kendimi onun yerine koymam gerekiyordu.
*
Çobanın birisi, kurtlara karşı kahramanlık gösteren köpeğine bir koyun bağışlamış.
Olacak ya, o günlerde köpek ölmüş, fakat çoban sözünden dönmemiş. Köpeğe adanan koyun ise doğurmuş da doğurmuş, olmuş ayrı bir sürü. Çoban bunları ne yapacağını bilememiş.
En sonunda o yerin yargıcına gitmiş, bu köpeğin mirasının kime kalacağını sormuş.
O da allem etmiş, kallem etmiş, kitapları karıştırmış; sonra da mirasın kendisine kalacağını söylemiş.
Büyük bir yükten kurtulan çoban derin bir nefes alıp ferahlamış, “hemen sabahleyin köpeğin koyunlarını sizin eve getireceğim” demiş.
Adam tam kapıdan çıkacağı zaman aklına bir şey takılmış,geriye dönerek sormuş:
“Hakim bey, Ben bu sürüyü size getireceğim getirmesine de, aklıma takıldı; sen bizim köpeğin nesi oluyorsun?”
|