Bu köşede çok kez yazdım, Adnan Dinçer ülkemizin yetiştirdiği çok nitelikli futbol adamıdır.
Bizim ülkemizde nitelikli olunca dışlanma geleneği vardır.
Kifayetsiz muhterisler nitelikli insan yetişmesini istemezler.
Onlara da hak verilmesi gerekir.
Kişi yeteneksiz, beceriksiz ve üstüne bir de hırslı olunca nitelik düşmanı olur.
Sonuçta da teknik adamlığı “ haydi çocuklar saldırın siz aslansınız” diye bağırmak sananlar aranılır kişi olurlar. Adnan Dinçer de gazete ilanı ile iş arar.
Hele yabancı teknik adamlar tam içler acısı.
Fenerbahçe ve Galatasaray’ın son iki teknik direktörüne ben üçüncü lig takımını bile çalıştırması için vermem.
Adnan Dinçer lisede sınıf arkadaşımdı. İkimiz de Eyüplüyüz.
O liseyi bitirince Kar Harp Okuluna gitti ve subay çıktı.
Lisedeki yurtsever ve Atatürkçü öğrenimi askeri okulda pekişti.
Adnan siyaseti de iyi bilir ama ilkelerine sıkıca bağlı bulunduğu için içine girmez.
İnternette sık sık doğru ve ilginç paylaşımlar yapar.
14 Mayıs günü bunlardan birini görünce, oralarda yitip gitmesini istemedim.
Bu güzel ve anlamlı paylaşım şöyle:
“Türkiye kendi romanını okusun.!
.Anneleri ve Babalarının yıllarca bu topraklar için çektiği acıları ve fedakarlıkları bir kez daha yüreğinde hissetsin . Barış kardeşlik, bayrak ve vatan nedir onlardan aldığı mirasla ve bilinçle devam ettirsin ve sonra da özendiği ve suskun kaldığı bu kötü dünya düzenine karşı en çok neye ihtiyaç olduğunu basit düşünce ile tespit etsin .
Unutmasın toprağın, bayrağın ve özgürlüğün yoksa hiç bir şey değilsin !!.
Onlar bize bunu emanet etmişlerdi .
Bu gerçeği yabancılardan ve baskılarından, ona alet olanlardan öğrenecek olmadığını anlasın Çünkü bir gün Annelerinin mezarını dahi bulamayabilirler!
Tıpkı kaybolan ve terk edilen topraklarda kalanlar gibi olamayalım .
Kutsal emanet budur!”
Türkiye’nin çok kapsamlı ve ders alınacak bir romanı var.
Yazmasını beceren çıkarsa her satırı gerçek ve unutulmaması gereken bu roman olur. Bazıları buna tarih diyorlar. Resmi tarih bataklığına saplandığımız için genç nesillerin okuyup etkileneceği bir roman yazılamadı.
Atilla İlhan’ın ön gördüğü % 10 hain kontenjanı her geçen yıl arttı.
Hainler yurtseverlerden daha çok gürültü çıkardıkları için bunların aralarından sivrilen piçler
televizyonlarda, gazetelerde Gazi Mustafa kemal Atatürk’e hakaret etme kahpeliğine kadar işi vardırdılar.
Eğer Mustafa Kemal’in Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Mersin’e uzanan yurt toprakları üzerinde yükselen bir simge olduğu iyi anlatılsaydı hain kontenjanı artacağına azalırdı.
Mustafa Kemal’in fikir ve ilkeleri “Atatürkçüyüm” diye ortalıkta dolaşanlar tarafından bile saptırıldı.
Atatürk’ün yanında İktisat Vekilliği ve Başbakanlık yapmış, Kurtuluş Savaşının tüm sürecinde yer almış, daha sonra Cumhurbaşkanı olmuş Celal Bayar, Atatürk’ün anlaşılmasını sağlayacak işler yapacağına , halk arasında bilinen tanımıyla “Atatürk’ü koruma kanununu” çıkarmıştır. Atatürk’ü yasa çıkartarak korumaya almak ona yapılabilecek en büyük hakarettir.
İşte bu yanlış davranışlar nedeniyle Türkiye’nin okunabilecek bir romanı yoktur.
Günümüzde Atatürk’e övenlerle sövenler yarışıyor.
Sonuçta insanlar Türküm demeye korkmaya başlıyorlar.
Öyle görünüyor ki, bu saptırmaları yapanların romanları güzel bitmeyecek.
|